IHLARA VADİSİ KİLİSE FRESKLERİNİN İKONOGRAFİK AÇIDAN İNCELENMESİ: AĞAÇALTI (DANİEL) KİLİSESİ ÖRNEĞİ

1.GİRİŞ

Antik dönemlerde Argaios adı ile bilinen ve Hasan Dağı’nın Kuzeydoğusunda bulunan Ihlara Vadisi, Aksaray’a 37 km. uzaklıktadır (Soykan, 2012:14). 14 km. uzunluğunda olan Ihlara, eski adı ile Peristremma vadisini baştanbaşa kateden Melendiz Nehri, Hasan Dağı’nın doğusundaki Melendiz Dağı’ndan gelen sularla beslenir. Ihlara Köyü’nden başlayan Nehir, 100-120 m.derinliğe varan bir kanyonu geçerek, kuzeybatı yönünden Selime, Yaprakhisar ve Ziga köylerinin bulunduğu geniş vadiye ve oradan da Tuz Gölü’ne uzanmaktadır (Ötüken, 1990:2) (Res. 1, 2).

                           Resim 1. Ihlara Vadisi                                            Resim 2. Ihlara Vadisi

Kaynak: Selma ŞAHİN, Fotoğraf Arşivi, 2018

Hasan Dağı’ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur (Gülyaz ve Ölmez, 1996:83). Hristiyanlığın Kapadokya bölgesine yerleşmesiyle birlikte Ihlara Vadisi, morfolojik yapısından dolayı keşiş ve rahipler için çok uygun bir inziva ve ibadet yeri, savaş dönemlerinde ise gizlenme ve korunma amacı ile kullanılmıştır  (Ötüken, 1990: 6). Ihlara Vadisi’nde 5000 yerleşim yeri ve 105 kilise olduğu bilinmektedir. Dönemin din anlayışını tasvirleri ve mimarisiyle canlandıran, freskli ya da fresksiz tek ve çift nefli, kapalı ya da açık Yunan haç planlı kilise ve şapeller, vadinin dik yamaçlarında kuzeybatı-güneydoğu ekseninde uzanmaktadır (T.C.Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü Yayın Kurulu, 2002:137). Vadideki yapıların sanat tarihi açısından ilk tanıtımı,  20. Yüzyıl başlarında Anadolu’da incelemelerde bulunan Alman araştırmacı H. Rott ve İngiliz Araştırmacılar W. Ramsay ile G. Bell tarafından yapılmıştır.  Aksaray’dan Selime’ye geçen Rott, Kale manastırını geniş bir tasvirle ele almıştır. Yaprakhisar ve Ziga’ya kısaca değinen yazar, Ihlara Vadisi’nin tabiat güzelliklerinden çok etkilenmiştir. İngiliz araştırmacılardan Ramsay ve Bell, Karadağ 1001 Kilise yapılarını konu edinen kitapta, Kapalı Yunan haçı plan tipinin değerlendirilmesi çerçevesinde, Ihlara Vadisi’ndeki tek duvar yapısı olan Karagedik Kilisesi’ni bir plan dahilinde tanıtmışlardır. 1950’lerden itibaren Kapadokya bölgesine ilişkin araştırmalar hızla artmış, tek yapıyı ele alan monografilerin yanısıra, birçok eseri birlikte tanıtan gezi notları, genel türde el kitapları ve freskoları konu edinen eserler yayınlanmıştır. Bu alanda J. Lafontaine-Dosagne, N. ve M. Thierry, M. Restle ve F. Hild’in önemli çalışmaları olmuştur (Ötüken, 1990: 13-14). Kapadokya, Bizans resim sanatının yaygın olarak görüldüğü bölgelerden birisidir.  Kapadokya’da Bizans döneminden kalma çok sayıda kayalara oyulmuş kilise duvarlarında, fresk tekniği ile yapılmış duvar resimleri yer almaktadır. Bu resimlerin bazıları arkaik üslubu, bir kısmı da, Kapadokialı aristokrat aileler tarafından Konstaninopolis’ten getirtilen ustalar tarafından yapılmış Başkent üslubunu yansıtmaktadır (Önen Alev, 2014: 51). Bizans resminin, fresko tekniği ile başkent resminden çok daha farklı üslupla yapılmış örneklerini; Göreme, Ürgüp, Niğde bölgesindeki kaya kiliselerinin duvar fresklerinde görebiliriz. Günümüzde pek çoğu iyi korunmamış olan bu fresklerde, teknik ve üslup bakımından çağın genel estetik seviyesine yakın örnekler bulunmaktadır. Göreme’de Tokalı ve Elmalı Kiliselerinin, Soğanlı’da St. Barbara  Şapeli’nin freskleri ile, Niğde civarında Eski Gümüş’te son dönemlerde ortaya çıkartılan freskler, bu eyalet sanatının örneklerini oluşturmaktadır (Kuban, 2017:77). Jerphanion, İkonoklasmus öncesi Suriye-Filistin eserleriyle ikonografi bakımından aralarında bağ kurduğu Kapadokya kiliselerini “arkaik” olarak nitelendirmiştir. Arkaik kiliselerin dönemlerini belirlemede Tavşanlı Kilise (913-960) ve Ayvalı Kilise’nin (913-920) yıllarını veren kitabeleri etken oluşmuştur. Arkaik dönem içerisinde “İsa’nın Doğumu” sahnesi sıklıkla tasvir edilmiştir (Önen Alev, 2014: 52). Ihlara Vadisi kiliselerinin yapımına, İ.S. IV. yy. dan itibaren başlanmıştır. Kiliselerin fresklerle süslenmesi ise, İ.S. IX.-XIII. yy. arasına rastlamaktadır. Freskler Kapadokya Bölgesinde çok yaygın olarak görülen, duvara sürülen alçı sıvaya, yaş iken madeni boyalarla yapılan resim tekniğindedir. IX-XIII. yy. lar arası Bizans sanatında, fresk tekniği, mozaik tekniği kadar önem kazanmıştır. IX.-X. yy. lar arasında yapılmış Ihlara Vadisi fresklerinde hakim olan renk, beyaz zemin üzerine kırmızı ve tonları olmasına karşılık, X. yy. dan sonra yapılmış olanlarda ise, farklı zemin renkleri üzerine çok rengin kullanıldığı ve daha sanatkârca oldukları görülür. Burada da fresklerin önceleri doğunun, daha sonraları ise batının tesiri altında kaldıkları anlaşılır. Batı ekolü ile çağdaş olan Ihlara Vadisi kiliselerinde, gerçek karakterinde renk ve teknik özelliklerin yanısıra, insan figürü de çok etkili olmuştur. İnsan figürü etrafına diğer eşyalar ve peyzaj konunun ikonografik bütünlüğünü tamamlamak için konulmuştur. Bizans resim ikonografisinin bir gereği olarak resimler, konularına göre kilise içlerine yerleştirilmiştir. Figürlerin arasındaki boşluklar, bitki veya  geometrik motiflerle doldurulmuştur. En çok kullanılan motifler arasında Haç önemli bir yer tutmaktadır. Ihlara Vadisi kiliselerinde İsa, Meryem ve Melekler en kutsal yer olan kubbe, apsis ve yüksek yerlere resmedilmişlerdir. Merkezi kubbede Tanrıyı sembolize eden İsa ve İsa’nın göğe çıkışı; kemer, tonoz, apsis kubbelerinde İsa’nın hayatı ile ilgili konular; Duvarların daha geniş kısımlarına doğru havariler, İncil’i yazan Azizler tasvir edilmiştir.  Motiflerden en çok kullanılanı, Haç motifidir (Ayyıldız, 1985:119) (Res. 3). Günümüzde Ihlara Vadisi’nde  görülebilir durumdaki  14 kilisenin 10’u, canlılık ve renk uyumunu korumakta ve halen gezilebilmektedir. (T.C.Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü Yayın Kurulu, 2002:137) .

Resim 3. Ağaçaltı Kilisesi Motifleri

Kaynak: https://zekeriyaipek.blogspot.com/2016/09/ihlara-kiliseleri-agacalti-kilisesi.html, 2018.

Ihlara Vadisi’nde yer alan kiliseler; Kokar Kilise, Direkli Kilise, Kale Manastırı Kilisesi, Kızıl Kilise, Bahattin Samanlığı Kilisesi, Saint Georges Kilisesi (Kırkdamaltı Kilisesi), Eğritaş Kilisesi Kilise Camii (Aziz Gregorius Kilisesi), Selime Katedrali, Pürenli Seki Kilisesi, Ala Kilise, Yüksek Kilise ve Ağaçaltı (Daniel) Kilisesi’dir. Vadide yer alan ve freskleri en iyi korunmuş kiliseler: Ağaçaltı, Pürenliseki, Kokar ve Kırkdamaltı Kiliseleri’dir (Gülyaz ve Ölmez, 1996:85).

2.AĞAÇALTI (DANIEL) KİLİSESİ)

Ağaçaltı Kilisesi (Res. 4); Melendiz Çayı’nın sol kıyısında yer alan bir kilisedir (Ayyıldız, 1985:114). Ağaçaltı Kilisesi serbest haç planlı bir yapıdır. Serbest haç planlı yapının ana apsisi doğrudan merkezdeki kubbeli mekâna açılmaktadır; haç kollarının sayısı üçtür. Ağaçaltı Kilisesi’nin   merkez mekânı tromplar üzerine oturan yüksek kasnaklı bir kubbeyle, haç kolları ise  beşik tonozla örtülüdür. Kilisenin mekâna açılan ana apsisi ve güney yan apsisi yıkılmıştır. Beşik tonozlu olan kuzeybatıdaki köşe odası, yuvarlak kemerli açıklıklar ile  kuzey ve batı haç kollarına bağlanır. Yapıya, yıkık olan ana apsisten girilir. Kilise freskoları, İkonaklasmus öncesine veya 9.-11. yüzyıllar arasına tarihlenmektedir (Ötüken, 1990: 21,41- 42) (Çizim 1). Kilisedeki yazıdan, Meryem’e “ gökler kraliçesi” ünvanı verildiği anlaşılmaktadır. Kilise fresklerinde, Meryemana öyküsü iki bölümde sahnelenmiştir. Birinci bölümde Meryem’in ölümü, ikinci bölümde ise cennete gidişi betimlenir (Korat, 2003:238). Kilise duvarlarında İncil sahneleri: Kilisenin güney haç tonozunun doğu yarısında “Müjde”; alınlığında “Ziyaret” ve “Doğum”; batı yarısında “Müneccim KrallarınTapınması”; kuzey haç tonozunun doğu yarısında “Mısır’a Kaçış”; alınlığında “Vaftiz”; batı yarısında “Meryem’in Ölümü (Koimesis); batı haç kolu tonozunda bitkisel ve geometrik süslemeler, simurv tasviri; alınlığında “Daniel Aslanlar Arasında”; kubbede “İsa’nın Göğe Çıkışı”, kasnağında ise, Havariler ve Peygamberler tasvir edilmiştir (Ötüken, 1990:42). Fresklerde bej, toprak rengi veya koyu mavi zemin üzerine, kırmızı, turuncu, çiğ yeşil ve koyu kestane renkleri kullanılmıştır (Ayyıldız, 1985:114).

                  Resim 4. Ağaçaltı (Daniel) Kilisesi Giriş Kapısı         Çizim 1. Ağaçaltı (Daniel) Kilisesi Planı

Kaynak: Selma ŞAHİN, Fotoğraf Arşivi, 2018
Kaynak: Restle 1967, Akt: Ötüken, 1990:22

3.AĞAÇALTI (DANIEL) KİLİSESİ FRESKLERİNİN İKONOGRAFİK AÇIDAN İNCELENMESİ

3.1. Meryem’e Müjde

Kilise’nin güney haç tonozunun doğu yarısında bulunan sahne (Res. 5) ikonografisine göre; Elizabet’in hamileliğinin altıncı ayın da Tanrı, Melek Cebrail’i Nasıra Kenti’ne, Davut’un soyundan Yusuf isimli adamla nişanlı olan kızı ziyarete gönderir. Kızın adı, Meryem’dir. Luka İncilinde olay şöyle anlatılır:

  “Selam sana ey tanrının lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi. Bu selamın ne anlama gelebileceğini       düşünen Meryem’e melek, “Korkma Meryem” dedi, “Sen tanrının lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını  İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine “Yüceler Yücesi’nin Oğlu” denecek. Rab Tanrı O’na atası Davut’un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir”. Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi. Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı’nın Oğlu denecek. Bak senin akrabalarından Elizabet’de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. Tanrının yapamayacağı hiçbir şey yoktur” (Luka, 1: 26-37).

Meryem’e Müjde sahne tasvirlerinde; Luka’da Meryem’e Müjde konusundaki ayrıntılara değinilmemiştir. Müjde tasvirlerinde görülen kirmen, kuyu, testi ve yün gibi ikonografik öğelere Iokabos’un Protoevangelionu’nda yer verilmiştir. Iokabos’un Protoevangelionu’na göre, Melek, Meryem’i iki defa (Meryem’e kuyu başında seslenmesi ve Meryem’e evinde görünmesi) gibi müjdelemiştir (Pekak ve Gür, 2015:178). Meryem’e Müjde sahnelerinde, Melek ve Meryem’i farklı kompozisyonlarda betimlenmiş görmek mümkündür. Meryem ayakta ya da otururken tasvir edildiği gibi oturduğu koltuk bazen minderli ya da yastıklı, bazen taht şeklinde, bazen de aralıksız tabure biçimindedir. Bazen ayaklarının altında suppadenaum da bulunabilir. Genellikle üzerinde bakireliğini simgeleyen maphorionu vardır (Shiller, 1971:36, Akt: Önen Alev, 2014:31). Müjde sahnesi, genellikle Meryem’in evinin içerisinde tasvir edilir. Meryem, elinde bir kitapla olmasına rağmen, müjde nedeniyle okumasına ara vermiş olarak resmedilir. Bu sahnede ki beyaz güvercin ise, Kutsal Ruh’un Meryem’in üzerine inişini simgeler (Cömert, 2006: 181). Meryem’in hamile olarak betimlendiği tasvirlerde çoğunlukla karnının şişliğine dikkat edilmemiştir. İstanbul Khora Manastırı Kilisesi’nde tasvir edilen Nüfus Sayımı’nda Meryem’in hamile olduğu görülür (Pekak ve Gür, 2015:182).  Ağaçaltı Kilisesi’nde yer alan resim, toprak rengi zemin üzerine yapılmıştır. Resmin sol tarafında Meryem, sağ tarafında ise Melek tasvir edilmiştir. Figürlerin arkasındaki fonda gri renk, figürlerde ise yeşil, turuncu ve kızıl kahve kullanılmıştır. Figürlerin etrafı kırmızı bir şeritle çerçevelenmiştir. Kompozisyonda kırmızı renkli geometrik motifler dikkat çekmektedir. Freskler büyük oranda tahribe uğramıştır.

           Resim 5. “Müjde” Sahnesi                                        Resim 6. “Ziyaret” Sahnesi

Kaynak: Mustafa UYSUN, Fotoğraf Arşivi, 2017

 3.2. Meryem’in Elizabet’i Ziyareti

 Kilisenin alınlığında bulunan sahne (Res. 6) ikonografisine göre; Meleğin müjde olayından sonra  Meryem, aceleyle Yahuda şehrine doğru yola çıkar. Zekeriya’nın evine gider ve Elizabet’i selamlar. Elizabet, Meryem’in selamını duyunca rahmindeki çocuk kımıldar ve  Kutsal Ruh’la dolan Elizabet:

        “Kadınlar arasında kutsanmış bulunuyorsun, rahminin ürünü de kutsanmıştır! Nasıl oldu da Rabbim’in annesi yanıma geldi? Meryem’de ona şöyle yanıt verir: “Canım Rab’bi yüceltir. Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar. Çünkü O, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi. İşte, bundan böyle bütün kuşaklar beni mutlu sayacak”.

Üç ay kadar Elizabet’in yanında kaldıktan sonra Meryem, kendi evine döner (Luka, 1: 39-56). Meryem’in Elizabet’i ziyareti sahnesi, Meryem’e Müjde sahnesi ile beraber, Hristiyanlığın erken dönemlerinden başlayarak  aynı kompozisyon içerisinde resmedilmiştir. Meryem’in masumiyeti’ni ilk kabul eden kişi Elizabet’tir (Grabar, 1969:131; Shiller, 1971:54, Akt: Önen Alev, 2014:33). Bu sahneyi anlatan resimlerde, Elizabet, Meryem’den kolaylıkla ayırt edilebilir. Elizabet, Meryem’den daha yaşlıdır ve genellikle de”hoşgeldin” diyen bir davranış içerisindedir. Bazı sahnelerde de birbirlerini kucaklar şekilde resmedilirler (Cömert, 2006:182). Resim toprak rengi zemin üzerine, gri, turuncu, yeşil ve kızıl kahve renklerle boyanmıştır. Resmin sol tarafında iki figür görülmektedir. Freskler büyük oranda tahribe uğradığı için tasvirler tam olarak anlaşılamamaktadır.

3.3. İsa’nın Doğumu

Kilisenin kuzey haç kolunda bulunan sahne ikonografisine göre: Yusuf’la nişanlı olan Meryem, onunla birlikte olmadan önce, Kutsal Ruh’tan gebe kalır. Dürüst bir insan olan Yusuf, Meryem’i herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan, sessizce ayrılmak niyetindedir. Yusuf böyle düşünürken, Rab’bin bir meleği ona görünür ve şöyle der: “Davut oğlu Yusuf, kendine Meryem’i eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan Kutsal Ruh’tandır. Meryem bir oğlan doğuracak, adını İsa koyacaksın . Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak”. Yusuf uyanınca, Rab’bin meleğinin buyruğuna uyar ve Meryem’i eş olarak yanına alır. Meryem çocuğu doğurur ve adını İsa koyarlar (Matta, 1:18-21, 24-25). O dönemlerde İmparator Avgustus Roma imparatorluk topraklarında nüfus sayımının yapılması için bir buyruk çıkarmıştı. Bu ilk nüfus sayımı, Kirinus’un Suriye valiliği zamanında yapıldı. Herkes kendi şehrine yazılmaya gidiyordu. Yusuf da, Davut’un soyundan ve torunlarından olduğu için Celile’nin Nasıra Kenti’nden Yahudiye bölgesine, Beytlehem’e gitti. Çünkü, orada, hamile olan nişanlısı Meryem’le birlikte yazılacaktı. Beytlehem yolunda iken, Meryem’in doğum vakti geldi ve bir oğlan çocuğu doğurdu. Handa kalacak yer olmadığı için, çocuğu kundağa sarıp bir yemliğe yatırdı (Luka, 2: 1-7). Matta ve Luka’da Meryem’in Betlehem’e nüfus sayımı için gittiklerinde handa kalacak yer olmadığı için yemlikte doğum yaptığı ifade edilir. Apokrif İnciller’de çoğunlukla mağara; Matta ve Luka’da ise ahır, İsa’nın doğumunu gerçekleştiği mekan olarak gösterilir (Pekak ve Gür, 2015:197).  Orta Bizans döneminin gelişmiş ikonografisinde, İsa’nın doğumu sahnesi tek bir kompozisyonda toplanan çok sayıda episoddan oluşur. İkonografi kurallarının henüz kesinlik kazanmadığı Erken Hristiyanlık dönemi eserlerinde, episodlar ya bağımsız olarak tek başlarına ya da  kendi aralarında çeşitli gruplar oluşturacak şekilde ele alınırlar. 6. Yüzyıldan itibaren, ikonografilerde  mağara ve Beytüllahim Yıldızı, Öküz ile Eşeğin Tapınması, Meryemana ve Yusuf figürü ile doğum sahnesinin oluştuğu görülür. 6.yüzyılda İsa’nın İlk Banyosu, 8.yüzyılda Çobanlara Meleğin Müjde Vermesi sahneye dahil olur. 10. Yüzyıldan itibaren de Doğum sahnesinden bağımsız bir sahne olan, Kahin Kralların Tapınması sahneye girmeye başlar. Doğum sahnesinin yerleşik ikonografisi, İkonoklast dönemi takip eden yıllarda ortaya çıkmaya başlar. Artık Orta Bizans dönemine gelindiğinde; figürler, episodlar ve sahnenin genel şemasının kalıplaşmaya başladığı görülmüştür  (Çoşkuner, 2009:71). Doğumun ahırda gerçekleştiğini vurgulamak için, yemliğin başında öküz ve eşek gibi kutsal hayvanlar görülür (Pekak ve Gür, 2015:182). İsa’nın doğumu sahnelerinde, Yusuf, Meryem ve çocuk İsa’dan oluşan Kutsal Aile, Betlehem’deki ahırda gösterilir. Çocuk İsa, ya bir yemlik içerisinde, ya samanların veya bir yemliğin üstünde yatar şekilde remedilir. Meryem, çoğunlukla diz çökmüş olarak çocuğa tapınır biçimde gösterilir. Fakat ilk örneklerde Meryem’i uzanmış ve hayranlıkla çocuğunu seyrederken görürüz. Yusuf ise, yüzünde şaşkınlık ifadesiyle bir yanda durur  (Cömert, 2006:183). Doğumun ahırda gerçekleştiğini vurgulamak için, yemliğin başında öküz ve eşek gibi kutsal hayvanlar görülür (Pekak ve Gür, 2015:182).  Öküz ve eşek gibi bu kutsal hayvanlar, oluklarıyla yemlikteki çocuğu ısıtırlar (Cömert, 2006:183). Ağaçaltı Kilisesi’nde bu sahne freskleri çok fazla tahrib olduğu için, tasvirler belirlenememektedir.

                    Resim  7. “Müneccim Kralların Tapınması” Resim 8. “Mısır’a Kaçış”

Kaynak: Mustafa UYSUN, Fotoğraf Arşivi, 2017

3.4. Müneccim Kralların Tapınması

Kilisenin güney haç kolunun batı yarısında bulunan sahne (Res.7) ikonografisine göre; Kral Hirodes devrinde, İsa’nın Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde doğmasından sonra Yeruşalim’e gelen bazı yıldızbilimciler şöyle dediler: “Yahudiler’in Kralı olarak doğan çocuk nerede? “Doğuda onun yıldızını gördük ve O’na tapınmaya geldik”. Bunu duyan Kral Hirodes’in kendisi de bütün Yeruşalim halkı da tedirgin oldu. Kral Hirodes, bütün başkâhinleri ve halkın din bilginlerini topladı ve onlara Mesih’in nerede doğacağını sordu. “Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde dediler”. Bunun üzerine Hirodes yıldızbilimcileri gizlice çağırdı ve onlardan yıldızın göründüğü anı tam olarak öğrendi. “Gidin çocuğu dikkatle arayın , bulunca bana haber verin, ben de gelip O’na tapınayım” diyerek onları Beytlehem’e gönderdi. Kralı dinleyenYıldızbilimciler, yola çıktılar. Doğuda görmüş oldukları yıldız onlara yol gösteriyordu ve çocuğun bulunduğu yere gelince durdu. Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinç duydular. Eve girip çocuğu annesi Meryem’le birlikte görünce yere kapanarak O’na tapındılar. Hazinelerini açıp O’ na armağan olarak altın, günnük ve mühür sundular. Sonra gördükleri bir düşte Hirodes’in yanına dönmemeleri için uyarılınca ülkelerine başka yoldan döndüler (Matta, 2: 1-5,7-12). Hediyelerden altın, tanrısallığı ve yüceliği simgelemekte, kutsal kişiliğinin parıltısını ifade etmektedir. Tütsü, günahsız ve mükemmel yaşamı; mür ise İsa’nın dünyanın günahlarıyla çekeceği acıları ve ölümünü sembolize etmektedir (McDonald, 2000:32, Akt: Önen Alev, 2014:44). Bu sahne, “Kralların Secdesi”, “Kralların Tapınması”, “Kâhin Kralların Secdesi”, “Müneccim Kralların Secdesi” diye de adlandırılır. Sözü edilen müneccim krallar üç tanedir. Bunlardan biri genç, biri orta yaşlı, biri de yaşlıdır. Bu konunun ele alındığı resimlerde, resmin odak noktasını Kutsal Aile oluşturur.  Çocuk İsa’nın karşısında secdeye gelen üç müneccim, ellerinde getirdikleri değerli hediyelerle tasvir edilirler. Resimlerde Kutsal Aile, Betlehem’deki ahırın önünde durur. Öküz ve gibi kusal hayvanlar, yine olayın sevimli tanıkları olarak gösterilirler. Üç müneccimin arkasındaki, müneccimlere eşlik edenler de atlarıyla yer alırlar (Cömert, 2006:185-186). Arkaik grup kiliselerinde “Müneccim Kralların Tapınması” sahnelerinde hemen hemen aynı kompozisyon özellikleri görülmektedir. Müneccimler, Doğu’lu kıyafetler ve uca doğru sivrilen külah biçimindeki Pers başlıklarıyla resmedilmektedirler. Aziz Eustathios’da Kralların taç taktıkları görülmektedir. Ayvalı ve Eski Tokalı’da geleneksel kompozisyona uygun olarak ikinci kral, başını üçüncü krala çevirmiştir. Aziz Theodoros’da ise, Kralların yalnızca hediye tuttukları elleri örtülü olarak tasvir edilmiştir. El Nazar, Eski Tokalı ve Ayvalı’da ise, krallar kutuları çıplak elle tutarken betimlenmişlerdir (Önen Alev, 2014:45). Ağaçaltı Kilsesi sahnesinde, resmin merkezine ard arda sıralanmış üç figür yerleştirilmiştir. Müneccim kralların kafaları seyirciye dönük, vücutları ise üçte iki oranında profilden resmedilmiştir. Resim çok tahrip olduğu için, figürlerin karakteristik özellikleri bilinmemektedir. Ancak başlıklarının yan tarafındaki yazıtlardan soldaki kralın Gaspar, ortadakinin Baltasar, sağdaki kralın da Melkor olduğu anlaşılmaktadır. Üç müneccim, badem gözlü ve sakallı olarak resmedilmiştir. Sivri külahlı başlıkları yeşil renktedir. Müneccimlerin üzerinde ise, aşağıya doğru çan şeklinde inen yeşil renkli tunik görülmektedir. Resimde, turuncu ve yeşil rengin hakim olduğu görülmektedir. 10. Yüzyıla kadar, Kapadokya bölgesinde, Müneccim Krallar ikonografisi genellikle Doğum sahnesinden ayrı olarak resmedilmiştir. Ağaçaltı Kilisesi, Müneccim Kralların Tapınması sahnesinin ayrı olarak resmedildiği örneklerinden birini oluşturmaktadır (Uluyol, 2014:34). Ağaçaltı Kilisesi’nde Üç müneccim resmi, giyimleri açısından da ikonografyanın ölçütleri dışında kalır; uzun sivri külahlı, elinde hediye değil de def tutan çalgıcılara benzerler (Korat,2003: 239).

3.5. Mısır’a Kaçış

Kilisenin kuzey haç tonozunun doğu yarısında bulunan sahne (Res. 8) ikonografisine göre; Yıldızbilimcilerinin gitmelerinin ardından, Rab’bin bir meleği Yusuf’a rüyada göründü. Melek ona: “Kalk! dedi, “Çocukla annesini al, Mısır’a kaç. Ben sana haber verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürtmek için çocuğu aratacak”. Bunun üzerine Yusuf kalktı ve aynı gece çocukla annesini alıp Mısır’a doğru yola çıktı. Hirodes’in ölümüne kadar orada kaldı. Yıldızbilimciler tarafından aldatıldığını anlayan Hirodes, çok öfkelendi. Onlardan öğrendiği vakti gözönüne alarak Beytlehem ve bütün yöresindeki iki ve iki yaşından küçük erkek çocukların hepsini öldürttü (Matta, 2:13-16). Bu sahneyi canlandıran resimlerde, Meryem genellikle bir eşeğin üzerinde görülür. Meryem kucağında çocuk İsa ile, Yusuf ‘da eşeği çeker şekilde tasvir edilir. Bazı sahnelerde, kutsal ailenin yanında uşaklar da görülür. Kutsal aileyi kimi zaman yolda dinlenirken görürüz. Bu sahnelere ‘’Mısır Yolunda Dinlenme’’ adı verilir. Çok nadir olarak da Betlehem’den ayrılırken resmedilirler (Cömert, 2006:189). Ağaçaltı Kilisesi’ndeki “Mısır’a Kçış” sahnesi, toprak rengi zemin üzerine, kahverengi, gri, yeşil ve turuncu renkler kullanılarak yapılmıştır. Resmin  merkezinde Meryem, eşek üzerinde kucağında çocuk İsa ile tasvir edilmiştir. Eşeği önden çeken Yusuf figürü çok tahrip olduğu için, sadece başı görülebilmektedir.

3.6. İsa’nın Vaftizi

Kilisenin alınlığında bulunan sahne ikonografisine göre; Yahya’nın Şeria Irmağı çevresindeki vaftizi sırasında İsa, vaftiz edilmek üzere Yahya’nın yanına geldi. Yahya: “ Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi ban geliyorsun”  diyerek İsa’ya engel olmak istedi. İsa, ona şöyle karşılık verdi: “ Şimdilik buna razı ol! Çünkü çünkü doğru olan herşeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir”. Bunun üzerine Yahya, İsa’nın isteğine razı oldu. İsa vaftiz olduktan sonra sudan çıktı, o esnada gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın ruhunun güvercin gibi inerek üzerine konduğunu gördü. Göklerden gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi (Matta 3,4:13-16). Ağaçaltı Kilisesi’nde İsa’nın Vaftizi sahnesinin freskleri, çok büyük oranda tahribe uğramıştır.

           Resim 9. “Meryem’in Ölümü” (Koimesis)           Resim 10. “Daniel Aslanlar Arasında”

Kaynak: Mustafa UYSUN, Fotoğraf Arşivi, 2017

3.7. Meryem’in Ölümü” (Koimesis)

Kilise’nin güney haç tonozunun batı yarısında bulunan sahne (Res. 9) İsa’nın çarmıhının yanında annesi, teyzesi, Klopas’ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem bulunuyordu. Annesinin sevdiği öğrensinin yanında gören İsa, annesine: “Anne, işte oğlun!” dedi.  Sonra öğrencisine de “İşte annen!” dedi (Yuhanna, 19: 25-27). Apokrif kaynaklarda Meryem’in Ölümü sahnesi şu şekilde anlatılır: Ancak oğlundan ayrı yaşamanın verdiği ızdıraba dayanamayan Meryem, Tanrı’ya kendisini oğlunun yanına alması için yalvarır. Meryem’e görünen bir melek, ona üçgün içerisinde cenette oğluna kavuşacağını haber veriri. Melek, Meryem’e bir palmiye dalı verir. Meryem’de öldükten sonra mezarına dikilmesi için palmiye’yi Yuhanna’ya veririr ve ondan ölümünde bütün havarilerin hazır bulunmalarını ister. Bu nedenle Meryem’in ölümünü gösteren sahnelerde, yatağın çevresinde havariler resmedilir. Meryem’in başucunda Petrus, ayak ucunda ise Yuhanna resmedilir (Cömert, 2006:187). 8.-11. Yüzyıllara tarihlenen Ihlara Ağaçaltı Kilisesi ve 9.-11. Yüzyıllara tarihlendirilen Yılanlı Kilise’deki  “Meryem’in Ölümü”sahnesi; Kapadokya bölgesinde, bu sahnenin yer aldığı erken dönem örnekleridir.  10. Yüzyıldan itibaren,  sahnenin ikonografik özelliklerinin oturmuş olduğu görülmektedir. 11. Yüzyıldan sonraki kilise örnekleri incelendiğinde, Meryem’in başının  genellikle  solda resmedildiği görülmüştür. Kapadokya Bölgesi’nde bu sahnenin görüldüğü yapılar; Yeni Tokalı, Ihlara’daki Sümbüllü Kilise, Kılıçlar Kilisesi ve Selime  Derviş Akın Kilisesi’dir. Sümbüllü Kilise ve Derviş Akın Kilisesi’nde, Meryem’in başı sağda olarak tasvir edilmiştir (Önen Alev, 2014:47). Ağaçaltı Kilisesi’ndeki “Meryem’in Ölümü” sahnesi, toprak rengi zemin üzerine, kahverengi, yeşil ve gri renklerle yapılmıştır. Meryem, başı sağda olacak şekilde kompozisyona yerleştirilmiştir. Meryem, yeşil elbisesi ile resmedilmiştir.  Meryem’in başucunda Petrus, ayak ucunda ise Yuhanna tasvir edilmiştir.

3.8. Daniel Aslanlar Arasında

Kilisenin alınlığında bulunan sahne (Res. 10) ikonografisine göre;  Danyal, Pers Kralı Darius’un hizmetinde bir danışmandır. Fakat Kral Darius’a tapınmak yerine soyundan geldiği İsrailoğullarının tanrısına tapınmayı seçer. Bu durum Darisius’un çevresindeki diğer danışmanları da kızdırır. Dürüst ve ahlaklı olan Danyal’e karşı birleşip Darius’un onu cezalandırmasını isterler. Bunun üzerine Darius Danyal’ı bir aslan inine attırır. Eğer Yahudilerin tanrısı kudret sahibi ise kendini kanıtlayacağını ve Danyal’i aslanların arasından kurtaracağını söyler. Danyal, Pers Kralı Darius’un hizmetinde bir danışmandır. Fakat Kral Darius’a tapınmak yerine soyundan geldiği İsrailoğullarının tanrısına tapınmayı seçer. Bu durum Darisius’un çevresindeki diğer danışmanları da kızdırır. Dürüst ve ahlaklı olan Danyal’e karşı birleşip Darius’un onu cezalandırmasını isterler. Bunun üzerine Darius Danyal’ı bir aslan inine attırır. Eğer Yahudilerin tanrısı kudret sahibi ise kendini kanıtlayacağını ve Danyal’i aslanların arasından kurtaracağını söyler. Danyal geceyi aslanlarla birlikte bir ine kapatılmış olarak geçirir. Sabah olup ta inn girişini kapatan genişçe taş açılınca Danyal’in aslanların arasında en ufak bir çizik bile almadan oturduğu görülür. Bu mucizevi olayın sebebini Danyal tanrının gönderdiği melekler ile aslanların ağızlarını kapaması olduğunu açıklar. Bunun üzerine Danyal’ı suçlayanlar ine atılır ve çok kısa sürede aslanlar tarafından parçalanıp öldürülürler (https://www.sanatabasla.com, 2018). Bu resim, aslanların duruş şekli bakımından Hristiyan ikonografyasında yer almayan, İran sanatından etkilenmiş bir izlenim verir. Bu bölüm, Danyal ve aslanlar dışında tamamiyle geometrik desenlerle bezenmiştir (Korat, 2003: 239). Resimde gri zemin üzerine, turuncu, yeşil ve kızıl kahve renkleri kullanılarak yapılmıştır. Resmin odak noktasına yerleştirilmiş olan İsa figürü dikkat çekicidir.

                                           Resim 11. “Göğe Çekiliş”

Kaynak: Mustafa UYSUN, Fotoğraf Arşivi, 2017

3.9. Göğe Çekiliş

Kilisenin kubbesinde bulunan Göğe Çekiliş/İsa’nın Göğe Yükselişi (Res. 11) sahne ikonografisine göre; Öğrencilerine görünen İsa, onları Betyanya’ya götürür ve ellerini kaldırarak kutsar. Kutsama esnasında onlardan ayrılır ve göğe çekilir (Luka, 24: 50-51). Bir bulut İsa’yı alır ve gözlerden uzaklaştırır. Öğrencileri gözlerini ayırmadan göğe bakarken, beyaz giysiler içerisinde iki adam yanlarına gelir; “Ey Celileliler,neden göğe bakıp duruyorsunuz? diye sorarlar.  “Aranızdan göğe alınan İsa’nın göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir” (Elçilerin İşleri, 1:9-11). Ağaçaltı Kilisesi’n de yer alan bu sahnenin freskleri oldukça iyi durumdadır. Fresk, toprak rengi zemin üzerine, gri, turuncu, kırmızı ve yeşil renklerle yapılmıştır. İsa, kubbenin ortasına bir madalyon içerisine tasvir edilmiştir. İsa’nın hemen altındaki bölümde yan yana dizilmiş havariler ve onun altında yer alan bölümde de peygamberler tasvir edilmiştir. Herbir bölüm, kırmızı şeritlerle birbirinden ayrılmıştır.

KAYNAKÇA

  • AYYILDIZ, Uğur. Eşsiz Kapadokya “Göreme Bölgesi”. İstanbul:  Net Turistik Yayınları Sanayi ve      Ticaret A.Ş., 1985.
  • COŞKUNER, Buket. 11. Yüzyılda Kapadokya Bölgesindeki İsa’nın Doğumu ve İsa’nın Çarmıha Gerilmesi Sahneleri. Ankara: H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2009.
  • CÖMERT, Bedrettin. Mitoloji ve İkonografi. Ankara: De ki Basım Yayım Ltd. Şti., 2006.
  • GÜLYAZ, M. Ertuğrul – ÖLMEZ, İrfan. Kapadokya. Ankara: Onur Matbaacılık, 1996.
  • KORAT, Gürsel. Taş Kapıdan Taç Kapıya Kapadokya. İstanbul: İletişim Yayıncılık A.Ş., 2003.
  • KUBAN, Doğan. Çağlar Boyunca Türkiye Sanatının Anahatları. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları., 2017
  • ÖNEN ALEV, F. Ayten. Kappadokia Göreme Vadisinde Meryem Siklusu. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü  Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2014.
  • ÖTÜKEN, Yıldız. S. Ihlara Vadisi. Ankara:Ankara Kültür Bakanlığı Yayınları, 1990.
  • PEKAK, M. Sacit- GÜR, Durmuş. “İsa’nın Doğumu”  Sanat Tarihi Dergisi, Cilt: XXIV, Sayı/Number: 2, Ekim 2015, 175-226 dergipark.gov.tr/std/issue/25851/273896 (E.T. 19.11.2018)
  • SOYKAN, A. Nazlı. Aksaray, Belisırma Köyü, Karagedik Kilise. Ankara: Hacettepe Üniversitesi  Sosyal Bilimler Enstitüsü  Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012.
  • ULUYOL, Özgül, Kapadokya Duvar Resimlerinde Yer Alan Müneccim Kralların Tapınması Sahnesi. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü  Yayınlanmamış Yüksek Lisans  Tezi, 2014.
  • İNCİL Kitabı Mukaddes, İstanbul:Kitabı Mukaddes Şirketi.2001
  • T.C.Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü Yayın Kurulu, Türkiye’nin Turizm Değerleri 1. Cilt.     Ankara: T.C. Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü,  Doğan Ofset Yayıncılık ve Matbaacılık A.Ş., 2002. https://zekeriyaipek.blogspot.com/2016/09/ihlara-kiliseleri-agacalti-kilisesi.html E.T. 05.11.2018) 02.07.2016https://www.sanatabasla.com//danyal-aslanlarin-ininde-daniel-in-the-lions-den-rubens (E.T. 05.11.2018)

Madde Yazım Bilgileri:
Yazar: Selma ŞAHİN

Anahtar Kelimeleri: Aksaray, Ihlara Vadisi, Ağaçaltı (Daniel) Kilisesi, Fresk