AKSARAY GÜZELYURT’TA BİR ŞAPEL VE FRESKLERİ ÜZERİNE İNCELEME

1.GİRİŞ

Bilimsel kaynaklarda Kapadokya isminin nereden geldiği ile ilgili net bir bilgi yoktur. “Tarihte Kapadokya kelimesi, ilk olarak M.Ö. VI. asırda İran’da Kermanşah ile Hamadan arasındaki yol üzerinde bulunan, Bizitun (Behistun) dağının kayalık yüzeyinde bulunan kitabelerde “Katpatuka” şeklinde rastlanır” (Esin, 1998: 65). Ana Britannica “Kapadokya” maddesinde, bu kelimenin kökeninin açık olmadığının, Kapadokya adının ise ilk kez Persçe bir kitabede “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına geldiğini belirtmiştir (Ana Britannica, 1994: 97).

Bölge saysız kültür ve medeniyetin geçiş noktası olmuş, bunun sonucunda birçok din, kültür ve inancın bu topraklarda yaşamasına olanak sağlamıştır.  Kaynaklardan elde edilen bilgilere göre “Hristiyanlık Kapadokya’da II. asırdan sonra yayılmaya başlamıştır” (Rodley, 1985:213). Hz. İsa’nın tarih sahnesinden çekilmesinden sonra Hristiyanlığı yayma görevini havariler üstlenmiş, organize bir şekilde Hristiyanlık dinini yaymaya başlamışlardır (Eliade vd., çev. Ali Erbaş, 1997:119). Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte Kapadokya’da yüzlerce köy halkı kitleler halinde bu dini kabul etmişlerdir. (Pritchard, 1990: 66-67). Hristiyan halk, inançları doğrultusunda dini görevlerini yerine getirmek amacıyla birbirinden farklı dini mekanlar inşa etmişlerdir.

Kapadokya bölgesinde yer almasına rağmen çoğunlukla bu bölgenin sınırları içinde olduğu pek bilinmeyen Aksaray ve çevresi, yüzyılladır saysız medeniyete ev sahipliği yapmış, birçok din, kültür ve inancın doğuşuna ve gelişimine tanıklık etmiştir. Tarihte Aksaray ve çevresinde, üç büyük dinden biri olan Hristiyanlığın, halk arasında hızla yayılması sonucu ibadethanelerin gerekliliği ortaya çıkmış ve bunun için sayısız kilise, manastır, şapel gibi birçok yapı inşa edilmeye başlanmıştır. Dini yapıların içlerinde ise Hristiyanlığın kutsal kitabında yer alan hikayeler, Hristiyanlık dinine ait olan semboller ve bu din uğruna hayatını kaybeden kahramanların sahneleri dönemin sanatçıları tarafından resmedilmeye başlanmıştır.

Bu çalışma Güzelyurt’ta bulunan, tüf kayaların oyulması suretiyle yapılan dini yapı ve freskleri ile ilgilidir. Şapel olabileceğini düşündüğümüz bu yapının giriş kapısının batı cephesindeki duvarda yer alan fresk oldukça dikkat çekicidir. Siyah ve kırmızı atlı iki süvarinin, mızrakları ile bir adamı yakalama sahnesi resmedilmiştir. Yörede yapılan saha araştırması ve görüşmeler sonucunda, halk arasında “Süvari kilise” olarak bilinen şapelin batı cephesindeki duvarda yer alan bir sahnenin tasviri anlam, teknik, renk, biçim ve motifleri açısından incelemeye değer görülmüştür.

Ülkemizde böyle tarihi ve kültürel mirasların günümüze kadar gelebilmesi sanat, tarih ve özellikle dinler tarihi için çok önemli bilgiler sunmaktadır. Bu nedenle bu yapıların korunması, gelecek nesillere aktarılması açısından oldukça önem arz etmektedir.

2.AKSARAY İLİ VE GÜZELYURT İLÇESİ TARİHÇE

Aksaray ili Neolitik çağdan günümüze kadar farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Asur, Frig, Lidya, Medler, Pers, Kapadokya Krallığı, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa kapılarını açan Aksaray, Anadolu’daki en eski yerleşim yeri olma özelliği göstermektedir (Anonim, 1982:83). Kapadokya bölgesinde yer alan Aksaray; Ihlara Vadisi, İpek Yolu, Tuz Gölü, Hasan Dağı, antik kentleri, tarihi yapıları, yeraltı şehirleri, termal merkezleri ve kültürel zenginlikleri ile dikkat çeken ender şehirler arasında yer alır.

Fotoğraf 1: Aksaray İli.

Kaynak:Eski(me)yen Aksaray fotoğrafları, Mustafa Fırat Gül, Aksaray Sanayi ve Ticaret Odası, 2011.

Aksaray ve çevresinin tarihi, çevresindeki höyüklerde yapılan kazılar ve buluntulara göre Neolitik Dönem’e kadar inmektedir (Anonim, 1982:83). Antik Dönem’de “Garsaura” adıyla tanınan şehrin, M.Ö. 3000 yıllarında önemli Hitit merkezlerinden “Kursaura” ile aynı yer olduğu kabul edilmektedir. Son Kapadokya Kralı Archelaos tarafından yeniden kurularak krallığın başkenti yapıldıktan sonra “Archelais” adı ile anılmaya başlamıştır (Ramsay, 1897:245). Kapadokya Kralı Archelaos şehre büyük önem vermiş ve geliştirmiştir. Şehrin Roma İmparatorluğuna geçmesinden sonra, Roma İmparatoru Cladius zamanında şehir Roma kolonisi olmuş ve adına “Colonia Archelais” denilmiştir (Şimşirgil, 2016:127-134). Aksaray 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devleti topraklarına katılmış ve II. İzzeddin Kılıç Arslan tarafından 1170’de saray, askeri meskenler, camiler, medreseler, hamamlar, zaviyeler, han ve çarşılar yaptırılarak yeniden kurulmuştur (Turan, 1984:233).

Aksaray iline bağlı olan Güzelyurt (Gelveri), Kapadokya bölgesinin güneybatısında, Hasan Dağı’nın kuzeydoğusunda yer almaktadır. Yapılan araştırmalar yörenin, prehistorik devirlerden bu yana bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir.

Güzelyurt’un 1,5 km. kadar güneybatısında, Hagios Analipheos Manastırı’nın yakınındaki Gelveri Höyüğünde yapılan kazı çalışmaları sırasında, yüzeyden toplanan sırsız seramik parçalarına göre höyükte Roma, Demir Çağı, İlk Tunç Çağı ve Kalkolitik yerleşimlerin var olduğu anlaşılmaktadır. İlçe ayrıca; Hitit, Lidya ve Pers gibi birçok kültüre de ev sahipliği yapmıştır (Esin, 1993:4756).

Fotoğraf 2: Güzelyurt İlçesi. (Fotoğraf: Nuri Aktokat).

Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra bölge, Bizans toprakları içinde kalmıştır (Foss, 1991:378). Bu dönemde, Aziz Gregorios Theologos’un mektuplarından Güzelyurt’un Karbala adında Hıristiyanların yaşadığı küçük bir köy olduğu anlaşılmaktadır (Ramsay, 1897:314). “Karballa” adının Roma ve erken Hıristiyanlık dönemlerinde de kullanıldığını, “B” harfinin zamanla “V” haline dönüşerek “Karvala” gibi okunduğu belirtilmektedir. Ayrıca; Güzelyurt’un Anadolu Selçukluları zamanında “Gerfeli” olarak bilindiği, Kanuni Sultan Süleyman devri kayıtlarında ise “Korveli” şeklinde yazıldığı aktarılmıştır (Konyalı, 1974:1944).

Güzelyurt, önce Anadolu Selçuklu hâkimiyetine, ardından Moğol idaresi altında Eretna Beyliği’ne katılmıştır. Daha sonra Karamanoğulları topraklarına dâhil olmuş ve son olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek Osmanlı toprağı haline gelmiştir. Osmanlı toprağına katılan Güzelyurt’ta hem Rum hem de Müslüman halk, 1924’te gerçekleşen mübadele dönemine kadar hoşgörü içinde birlikte yaşamışlardır (Kaya, 2009:4).

3.SÜVARİ ŞAPEL VE FRESKOLARI

Resim sanatı ilk olarak, insanoğlunun yaşadığı mağara duvarlarına avladıkları hayvanları basit bir şekilde çizmesi ile başlamıştır. Bu süreçte insanoğlu bitkilerden ve topraktan elde ettikleri boyayı duvarlara resim yapmak için kullandılar. Resim sanatı zaman ilerledikçe bir gelişim sürecine girdi ve ayrıntılar daha da belirginleşmeye başladı.  İnsanlar, düşüncelerini yansıtma, kendilerini ifade edebilmek adına duvarlara resim yaparak bir sanatın başlamasına öncülük etmişlerdir. Süreç içinde din olgusunun ortaya çıkması, insan hayatının merkezine yerleşmesiyle birlikte ibadethanelerin süslenmesi için bir duvar resmi olan fresk sanatı ortaya çıkmıştır.

Fresk, (ing.Fresco ) yaş sıva üzerinde suda çözülmüş boya pigmentleri kullanarak yapılan duvar resmi tekniğidir. Fresk Antikite’den beri bilinen bir tekniktir (Sözen,1986:86). Fresk teknikleri üç kısımda incelenmektedir.

Buon fresko-Al fresko: Islak sıvaya, suya dirençli pigmentlerin uygulandığı, açık bir resim tekniğidir. Buon fresk tekniği ıslak, taze kireç harcı veya  ince bir sıva tabaka üzerinde su içinde pigment ile boyama ile oluşur. Alçının kimyasal yapısı nedeniyle, bir bağlayıcı gerekli değildir.

Fresko Secco: Organik bir bağlayıcı ve / veya kireç ile karıştırılmış pigmentlerin kuru bir sıva üzerine uygulandığı bir duvar boyama tekniğidir. Kullanılan boyalar kazein boya, mizaç, yağlı boya, silikat, mineral boyası olabilir. Eğer pigmentler kireç suyu veya sütü ile karıştırılır ve kuru bir sıvaya uygulanırsa teknik kireç secco boyası olarak adlandırılır.

Tempera: Pigmentlerin yumurta sarısıyla karıştırılmasından elde edilen sıvının direkt yüzeye uygulanmasıdır (Bokodoy, 2014:136).

Geçmişte önemli bir dini merkez olan Güzelyurt ilçesinde, birçok dini yapıya rastlamak mümkündür. Araştırma konusuna kaynaklık eden şapelin, batı cephe duvarında yer alan fresk, kullanılan teknik ve süslemenin yanı sıra tasvir edilen sahne bakımından bölgede ki diğer dini yapılardan farklı olduğu görülmektedir.

Güzelyurt ilçesinde, Aşağı mahalle mevkiinde tüf kayaların oyulmasıyla yapılmış olan dini yapı, zamanla insan ve çevresel kaynaklı olumsuz etkenler sonucunda harap duruma gelmiştir. Giriş kısmına yukarıdan yaklaşık bir buçuk metre inilmek suretiyle ulaşılabilen bu dini yapı, (Bkz. Fotoğraf: 3) Kilise Cami’nin batı yönünde kalmakta olup kiliseye iki yüz metre uzaklıktadır. Şapel olması muhtemel olan bu yapının içinde yer alan fresklerin yapım tekniği, süsleme özellikleri, kullanılan renkler, motifler ve tasvir edilen sahne bakımından dikkat çekicidir.

Fotoğraf 3: Şapelin giriş kısmı.

Şapelin giriş kapısına dikkatlice baktığımızda her iki tarafta papatya tekeri figürünün kazınmış olduğunu görmekteyiz. (Bkz. Fotoğraf:4). Güzelyurt’ta çarkıfelek ya da çiçek motifi olarak bilinen “Papatya Tekeri” Hristiyan inancında, cadı işareti, altıgen pusula, apotropik (kötülüğe karşı koruyucu) bir sembol olduğu bilinmektedir. Güneşi temsil etmesinden dolayı bazı tarihçiler ve din adamları arasında kötülüğe karşı koruyucu ve engelleyici olduğu da düşünülmektedir (Emerson, 2014:161).

Fotoğraf:4 Şapelin giriş kapısında yer alan Papatya tekeri figürü.

Şapelin kuzey cephesinde apsise benzeyen oyulmuş küçük bir yer bulunmaktadır. Sağ üst köşede tasvir edilen erkek figürünün dışında bütün freskler tahrip edilmiştir. (Bkz. Fotoğraf:5)

Fotoğraf 5: Şapelin kuzey cephesinden görünüm.

Şapelin batı cephe duvarında tasvir edilen sahne oldukça dikkat çekicidir. Sahnede şaha kalkmış siyah ve kırmızı renkli iki at üstünde, ellerinde mızrak tutan iki erkek görülmektedir. Yukarı doğru çekilmiş mızrakların ucunda ise sakallı bir erkek figürü göze çarpmaktadır. Hangi yüzyıla ait olduğunu belirten bir yazılı kaynak olmamasından ötürü zamanı belirlenemeyen freskler detay, süsleme ve tasvir edilen erkek figürü açısından bölgede sık görülmeyen bir sahnedir.

Fotoğraf: 6 Süvari Şapeli fresk detay görünüm.

At üstünde tasvir edilen iki erkek figürü Hristiyan kahraman kültünde önemli bir yere sahiptir. Hristiyanlar arasında “Savaşçı Azizler” ya da “Büyük Şehitler” olarak bilinen Aziz George ve Demetrius ’un atlı ikonografisi oldukça yaygındır. Özellikle Ortodoks Kilise duvarlarında bu ikonografiye sıklıkla rastlanmaktadır. Azizlerin iki ana öyküye dayanan ikonografileri vardır.  Aziz George genellikle beyaz at, Demetrius ise kahverengi bir atla tasvir edilmiştir. Savaşçı azizler genellikle bir ejderha ya da yılan öldürürken, nadiren de hayat ağacı ile birlikte tasvirine rastlanılmaktadır (Walter, 2003:121).

Fotoğraf: 7 Aziz George ve aziz Demetrius’un 18. yüzyıl tasvirleri.

Kaynak: Walter. 2003: 121.

Azizler George ve Demetrius, Hristiyanlar arasında kutsal sayılan, önem verilen savaşçı azizlerdir. Aziz Demetrius bazı kaynaklarda Aziz Thedore (Ateş,1996:111) olarak geçerken, Doğu Avrupa ülkelerinden biri olan Ukrayna’da ise Azizler Boris ve Glep olarak bilinmektedirler.

Fotoğraf 8: Saints Boris ve Gleb at sırtında simgesi. Fotoğraf 9: Nativity of Christ Kilisei, Ukrayna.  (Hulton Fine Art Collection, www.gettyimages.com)

Bilinen en eski tasvirleri X. ve XI. yüzyıllardan kalma Kapadokya bölgesinde mağara kiliselerinde görülen freskolardır. Bu freskoların en ünlüsü Yılanlı Kilise ’de ki fresktir. Yılanlı Kilise fresklerinden Aziz George ve Aziz Demetrius’un yılanı öldürmesi sahnesi betimlenmiştir (Bkz. Fotoğraf 8). Duvar üzerine direk boya ile yapılan fresk XI. yy. aittir. (Şahin, 1997:28).

Fotoğraf 10: Yılanlı Kilise’ de yer alan Aziz Demetirus ve Aziz George’un ejderi öldürme sahnesi.

İlk bakışta Güzelyurt’ta bulunan şapeldeki sahne ile benzerlik gösterse de kullanılan teknik, tasvir edilen sahne, süsleme özellikleri ve renk açısından iki tasvir arasındaki farklılık hemen göze çarpmaktadır. Yılanlı Kilise ’de ki sahnenin resmedilmesinde tempera tekniği kullanılmıştır. Kıyafetler döneme uygun çizilmiş ve süslemeler detaylandırılmıştır. Ayrıca kırmızı aşı boya, beyaz, sarı ve gri renkler kullanılmış, siyah renk ile konturlar yapılmıştır

Süvari Şapel ’de ise buon fresk tekniği kullanılmış olup yine kırmızı aşı boya, siyah, kahverengi, yeşil ve sarı olmak üzere beş renk kullanılmıştır. Siyah ve kahverengi dışında iki kontur çizgileri kullanılmıştır. Kıyafetlerde çok fazla detay ve süslemeye yer verilmemiştir. At ve erkek figürleri basite indirgenerek çizilmiştir. Diğer ayrıcı bir özellik, kilise duvarlarında sıklıkla rastlanan Aziz George ve Demetrius sahnelerinden farkı ise atlardan birinin renginin siyah olması ve sakallı bir erkeği yakalama sahnesi resmedilmiş olmasıdır (Bkz. Fotoğraf 9).

Fotoğraf 11: Süvari şapelinde yer alan Aziz Demetirus ve Aziz George’un bir erkeği yakalama sahnesi.

Süvari şapel ’de atlı süvarilerin tasvir edildiği freskin sağ duvarında yonca bitkisini andıran bir figürün içinde bir haç bulunmaktadır. Haçın kenarlarına siyah renk ile kontur çizilmiş olup kullanılan renkler sarı, kırmızı ve siyahtır. Sol duvarda ise dört yaprağın birleşiminden oluşan bir figür yer almaktadır. Figürün kenarlarında ise yine dört adet yeşil üzerinde siyah noktalardan oluşan küçük daireler bulunmaktadır. Yapraklar yeşil renk olup üstleri siyah renk ile sıralı çizgiler çizilmiş ve konturla sınırlandırılmıştır. Bu figürün hemen altında yine çizgisel süslemelerin hâkim olduğu bir haç tasvir edilmiştir. Kullanılan renkler ise sarı, kırmızı ve siyahtır (Bkz. Fotoğraf 10).

Fotoğraf 12: Süvari şapelindeki haç ve bitkisel figürler.

Freskin tonoz kısmında, dört eşit parçaya bölünmüş karelerin içinde siyah ve kırmızı renklerin tercih edildiği basit çiçek figürleri yer almaktadır. Çiçekler sarı şeritler ile bölünmüş, siyah renk ile de kontur yapılmıştır.

Fotoğraf 13: Süvari şapelindeki bitkisel ve geometrik motifler.

KAYNAKÇA

  • Ana Britannica. (1994). “Kapadokya”, Ana Yayınevi, c.XVIII.S.97, İstanbul.
  • Anonim. (1982). “Aksaray Maddesi”, Yurt Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul.
  • Ateş, M.  (1996). Kapadokya’nın Başkenti Nevşehir, T.C. Kütür Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığı, Ankara, 54-77-109-110-111.
  • Bokody, Peter. (2014). “Mural Painting as a Medium: Technigue, Representation and”, in Image and Christianity, Pannonhalma Abbey Visual Media in the Middle Ages Liturgy.
  • Eliade, M., Couliano, P. (1997). Dinler Tarihi Sözlüğü, İnsan Yayınları, (çev. Ali Erbaş), İstanbul.
  • Emerson, Baker. (2014). “A Storm of Witchcraft The Salem Trials and American Experience”, Oxford University Press, United of State America.
  • Esin, Ufuk. (1998). “Doğal Çevre ve Kültürler” Kapadokya, Metin Sözen (ed) İstanbul.
  • Esin, Ufuk. (1993). “Gelveri-Ein Beispiel für die kulturellen Beziehungen zwischen Zentralanatolien und Südosteuropa während des Chalkolithikums”. Anatolica. XIX: 47-56.
  • Foss, Clive (1991). “Cappadocia, The Oxford Dictionary of Byzantium Volume 1”, Oxford University Press, New York.
  • Kaya, E. (2009). On Bin Yıllık Tarihi Kent Aksaray, Yeni Aksaray Basın Yayın, Aksaray.
  • Konyalı, İbrahim, H. (1974). “Abideleri ve Kitabeleri ile Niğde Aksaray Tarihi”, C.1- 2, Fatih Yayınevi Matbaası, İstanbul.
  • Pritchard, James B. (1990). Atlas Du Monde Biblique, (çev.) Denis Canal-Armand Canal-Anne Femenias, Paris.
  • Ramsay, William, M. (1897). “Impressions of Turkey During Twelve Years Wanderings”, Library of the Univercity of California.
  • Rodley, L. (1985). Cave Monasteries of Byzantine Cappadocia, Cambridge.
  • Sözen, M. (1986). Kapadokya, Ayhan Şahenk Vakfı Yayınları, İstanbul.
  • Şahin, S. (1997). Kapadokya Bölgesi Kilise Freskleri ve Fresklerin Yüksek Baskı Tekniği ile yorumlanması, Ankara.
  •  Şimşirgil, A. (2016). “Sultan II. Kılıç Arslan ve Aksaray”, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul.
  • Turan, O. (1984). “Oniki Hayvanlı Türk Takvimi”, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul
  • Walter, Christopher. (2003). The Warrior Saints in Byzantine Art and Tradition. Ashgate Publishing, England.

Madde Yazım Bilgileri:
Yazar: Gamze URAY

Anahtar Kelimeler: Aksaray, Güzelyurt, Şapel, Fresk, Mimari.