Tapduk Emre
(IIV-XIII. Asır / 1200-1300 Arası)
(Mutasavvıf/Sufi, Yunus Emre’nin şeyhi)
Hacı Bektâş-ı Velî Velâyetnâme’sinde kendisinden “Anadolu erenlerinden kuvvetli bir velâyet eri” şeklinde bahsedilen Tapduk Emre’nin hayatı hakkında yeterince bilgi yoktur. Onunla ilgili nakledilen rivayetler de muhteliftir. Bu yüzden doğum yeri, vefat ettiği yer ile doğduğu ve vefat ettiği tarihlerle ilgili kesin bir şey söylemek güçtür. Yaşadığı döneme ilişkin farklı rivayet ve zamanlar telaffuz edilse de gerek Yunus Emre’nin şeyhi olduğunun biliniyor olması, gerek şeyhi Barak Baba’nın yaşadığı dönem ve gerekse Hacı Bektâş-i Velî ile olduğu nakledilen ilişkisi onun 13. asırda yaşadığını ve mezkûr asrın sonlarında vefat etmiş olabileceğini göstermektedir.
Adının ne olduğundan ziyade “Tapduk” kelimesiyle ilgili tartışmalar olmuş, bu kelimenin ona ait bir ad mı yoksa lakap mı olduğu konusunda farklı görüşler dile getirilmiştir. Son dönemlerde yapılan kimi araştırmalara göre Yunus Emre’nin şiirlerinde bahsedilen “Tapduk” kelimesinin Allah’ı niteleyici bir kelime olduğu, dolayısıyla “Tapduk” ismiyle anılan bir şahsın gerçekte var olmadığı ileri sürülmüştür. Öte yandan Bektaşî geleneğe göre “Tapduk” adını alması Hacı Bektâş-ı Velî ile olan ilişkisine bağlanmış yani böyle bir kişinin varlığı ifade edilmiştir. Velâyetnâme’ye göre Tapduk Emre’nin Anadolu’ya geldikten sonra önce reddettiği daha sonra bir işaret üzerine kabul ettiği nakledilen bir davet üzerine yapılan görüşme sırasında Hacı Bektâş-ı Velî’nin makamca büyüklüğünü kabul ettiği, bu sırada “Tapduk, tapduuk!” demesiyle bu adla anıldığı kaydedilmiştir. Bununla birlikte Babaî zümrelere mensup dervişlerin çoğunda olduğu gibi Tapduk Emre’nin de “baba” unvanıyla anıldığı Yunus Emre’ye ait şiirlerin bazı mısralarında görülmektedir. Ayrıca döneme ışık tutan kaynakların çoğunun Tapduk Emre’nin gerçek bir kişi olduğu konusunda fikir birliği içinde oldukları söylenebilir.
Tapduk Emre’nin, Moğol etkisinin görüldüğü dönemlerde Horasan’dan Anadolu’ya gelen dervişler arasında olduğu tahmin edilmektedir. Hacı Bektâş-i Velî ile olan ilişkisi, Yunus Emre’nin Aksaraylı olduğuna dair kayıtlar, Hacı Bektâş-i Velî tarafından bir şeyhe bağlanması için kendi memleketine gönderilmesi ve arşiv belgelerinde Tapduk Emre’den “Oflagü Şeyhi” (Oflagü: Aksaray’da bu gün Tapduk Köyü) şeklinde bahsedilmesi onun Aksaray’a geldiğini göstermesi bakımından önemlidir. Tapduk Emre’nin Oflagü köyünde münzevi bir hayat sürdüğü ve muasır dervişlerin çoğunda olduğu gibi çiftçilikle uğraştığı bunun yanında en önemli vazifelerinden biri olarak görülen ahaliyi irşad edip müridlerinin eğitimiyle meşgul olduğu muhtemeldir.
Tapduk Emre’nin hangi tarikata mensup olduğu ve mürşidinin kim veya kimler olduğuna dair bilgiler de hayatı konusunda olduğu gibi birbirinden farklıdır. O, Velâyetnâme’de Barak Baba ve Sarı Saltuk ile birlikte Hacı Bektâş-ı Velî’nin müridi olarak gösterilmiştir. Mezkûr iki isimle Tapduk Emre’nin yakınlığına dair benzer bir kayıt Yûnus Emre’nin dizelerinde mevcuttur.
“Yûnus’a Tapdug u Saltug u Barak’tandur nasib
Çün gönülden cûş kıldı ben nice pinhân olam”
Görüldüğü gibi Yunus Emre kendi tarikat silsilesini ortaya koyarken Tapduk Emre’yi Sarı Saltuk ve Barak Baba’nın müridi olarak zikretmiştir. Barak Baba’nın bir Haydarî dervişi olduğunun biliniyor olması Tapduk Emre’nin de bir Babaî-Haydarî dervişi olabileceğini göstermesi yanında “baba” unvanını taşıyor olması da bunu destekler niteliktedir. Bu unvan aynı zamanda onun “Abdalân-ı Rûm” diye adlandırılan zümreyle bir ilgisinin olabileceğini söylemeyi mümkün kılmaktadır. Öte yandan Yunus Emre üzerinde görülen Ahmed Yesevi etkisi, Tapduk Emre’nin Yesevi zümreyle irtibatını da düşündürmektedir. Bütün bunların yanında onun Kâdirî, Rıfâî, Nakşî, Evhâdî ve Bektâşî müntesibi olduğu da nakledilmiştir.
Yazılı bir eseri olmadığı veya varsa bile ulaşılamadığından dolayı Tapduk Emre’nin tasavvufî düşüncesi konusunda kesin bir şey söylemek güçtür. Ancak telif veya derleme bir eseri olmamakla birlikte onun en mühim eseri sayılabilecek olan Yunus Emre ve düşünceleri ortadadır. Onun düşüncelerine bu yönüyle bakıldığında Tapduk Emre’nin tasavvuf anlayışının İslam tasavvuf düşüncesine aykırı olmadığı görülecektir. Bunun yanında Yunus Emre’nin şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla Tapduk Emre’nin Kalenderî-Melâmetî düşünceyi benimsediğini söylemek de mümkündür.
Tapduk Emre’nin ailesiyle ilgili eldeki bilgiler menkıbevi rivayetler olarak karşımıza çıkmaktadır. Rivayetlerde bir kızının Yunus Emre ile evlendiği nakledilse bile bu rivayet ne Yunus Emre’nin divanında ne de diğer başka çağdaş kaynaklarda yer almaktadır.
Kaynaklarda Tapduk Emre’nin Şeyh Ömer ve Şeyh Cafer isimli iki müridinden daha bahsedilmektedir. Ancak bilindiği üzere onun en tanınan, aynı zamanda Tapduk Emre’yi de tanıttığı söylenebilecek müridi Yunus Emre’dir. Nitekim şeyhi Tapduk Emre’nin dergâhında kırk yıl boyunca hizmet ettiği ve bu hizmeti boyunca dergâha eğri odun getirmediğine dair bilinen menkıbe pek çok kaynakta yer almış ve anlatılagelmiştir. Uzun yıllar şeyhinin dergâhında hizmet eden Yunus Emre, şeyhinden hilafet aldıktan sonra onun görüşlerini Anadolu, Kafkaslar ve Şam dolaylarında yaymış, şeyhinden hürmet ve övgü dolu sözlerle bahsetmiştir.
Tapduk Emre’nin düşüncelerinin özellikle Anadolu ve Balkanlarda etkin olduğu söylenebilir. Nitekim müridlerinin faaliyet sahası Anadolu ile sınırlı kalmamış, Balkanlar’a kadar ulaşmıştır. Öte yandan bazı köy adlarının onun adıyla anılıyor olması; mesela Anadolu’da Aksaray’da ve Edirne’nin Havsa ilçesine bağlı birer köyün biliniyor olması, ayrıca Varna’ya bağlı bir köyün Tapduk adını taşıyor olması onun etki alanını göstermesi bakımından dikkate değerdir. Bütün bunların yanında Tapduk Emre’ye ve Yunus Emre’ye izafe edilen kabirler ve makamları ile etki alanları dikkate alınırsa Tapduk Emre’nin tesirinin Anadolu’dan Balkanlara geniş bir coğrafyaya yayıldığını söylemek mümkündür.
TAPDUK EMRE KÜLLİYESİ
Tapduk Emre’nin adıyla anılan Tapduk Köyü, Aksaray merkeze bağlı bir köy olup şehir merkezine uzaklığı yaklaşık 30 km’dir. Tapduk Emre türbesi bu köyde yer almaktadır. Ekecik Dağı eteklerinde yer alan köyde bulunan türbe ve çevresinde bir cami, Tapduk Emre’ye ait olan mezar ve türbe, Tapduk Emre’nin müridleri olduğu belirtilen kabirler, Tapduk Emre’nin mürid ve misafirleriyle sohbet edip aş yediği nakledilen kaya sofrası yer almaktadır.
Tapduk Emre’nin kabrinin üzerinde bir taş sanduka olup, bu sanduka/mezarın etrafı duvarla çevrilidir. Duvar yapıda, kabrin rahat görülebilmesine imkân sağlayan demir parmaklıklar bulunmaktadır.
Tapduk Emre türbesi ve müştemilatı kapsamlı bir çalışma ile Aksaray İl Özel İdaresi tarafından külliye formunda yeniden inşa edilerek Haziran 2023 tarihinde hizmete açılmıştır. Bu kapsamda türbenin asıl dokusu korunmak kaydıyla genişletilen alanda türbe ve civarının tadilatı yapılmış, cami yenilenmiş, çeşitli ve fonksiyonel eklemelerle külliye oldukça işlevsel hale getirilmiştir. Yenilenen cami ve türbe düzenlemesi yanında bir kütüphane, şadırvan ve ziyaretçilerin kişisel ve sosyal ihtiyaçlarını giderebilecekleri eklentiler ilave edilmiştir.
BİR MENKIBE: VELAYETNÂME’DE TAPDUK EMRE
Hacı Bektâş-ı Velî, Anadolu’ya geldiği sıralarda Anadolu erenleri Hünkâr’ın huzuruna gitmeye niyetlenince Tapduk Emre’nin de kendileriyle birlikte gelmesini isterler. Fakat Emreli Köyünün Şeyhi davete icabet etmez. “Dost divanında bütün erenlere nasipleri dağıtıldığında Hacı Bektâş Hünkâr adlı bir kimseye rastlamadık.” diyerek erenlerin davetini reddeder. Bu durum Hacı Bektâş-ı Velî’ye malum olur. Bizzat halifesi Sarı İsmail’i göndererek şeyhi davet eder. Bu davet üzerine Şeyh Emre, Hünkârın dergâhına varır. Misafirini karşılayan Hacı Bektâş-ı Velî şöyle der:
- Ey Pir, bütün dervişan, ihvan, mürşidân davetimize icabet buyurdular, siz neden geri durdunuz?
Tapduk Emre şöyle cevap verir:
- Biz perde ardından velayeti alırken orada Hacı Bektâş diye birine rastlamadık. O makamda görmediğimiz birinin davetini de gereksiz bulduk, bu nedenle katılmadık.
- Ey Emre! Dost meclisinde nasip dağıtan elden bir iz işaret var mıdır?
- Bize yeşil bir perdenin gerisinden bir el nasip dağıttı. Nasip dağıtan elin ortasında latif ve nurani yeşil bir ben vardı. O eli görsem şimdi yine bilirim.
Bunun üzerine Hacı Bektâş-ı Velî sağ elinin avucunu açıp Emre’ye gösterdi.
- Bakın bakalım bu el, o gün size velayet dağıtan ele benziyor mu?
Emre, Hacı Bektâş-ı Velî’nin eline bakınca ortasındaki yeşil beni gördü. O söylenen ben Hünkâr’ın mübarek avucunda var idi. Bunun üzerine üç defa:
- Tapduk Hünkârım, Tapduk, deyip ikrar etti.
Bunun üzerine adı Tapduk Emre oldu. Hünkârın nüne başlığını indirdi. Hazreti Hünkâr da başlığı tekrar tekbirleyip başına giydirdi. O da izin alıp makamına döndü.
YUNUS EMRE ŞİİRLERİNDE TAPDUK EMRE
Vardugumuz illere şol safâ gönüllere
Baba Tapduk ma‘nîsin saçduk el-hamdüli’llâh
Tapdug’un tapusında kul olduk kapusında
Yûnus miskîn çigidük bişdük el-hamdüli’llâh
‘Işk sultânı Tapduk durur Yûnus gedâ bu kapuda
Gedâlara lutf eylemek hem kâ’idedür sultâna
Miskîn Yûnus var dek otur yüzüni Hazret’e götür
Tapduklayın bir er getür hîç cihâna gelmez ola
Yine esridi Yûnus Tapduk yüzin görelden
Meger anun gönlinden bir cur’a şerbet içdi
Yûnus sen Tapduk’a kılgıl du‘âlar
‘Âşıklar meydânı ‘Arş’dan uludur
Yûnus Emrem iş bu sözi cân içinde söyledi
Söyleyen bî-çâre Yûnus Tapduk Emrem sırrıdur
Sorun Tapduklu Yûnus’a bu dünyeden ne anladı
Bu dünyenün karârı yok sen neyimiş ben neyimiş
Saga sola bakmadın hoş söyler Tapduk Yûnus
Ol gerçege ‘âşıklar küllî sagdur sol degül
Yûnus bir toganıdı kondı Tapduk kolına
Ava şikâre geldi bu yuva kuşı degül
Tapduk diyem cümle dile inanmışam degme kula
Yûnus dahı hod kim ola bu sözleri diyen benem
Tapduk eydür bu Yûnus’a bu ‘ışk Hakk’a irse gerek
Kamulardan ol yücedür ben ana niçe ireyin
Tapduk Emre külliyesine ait görseller (Bkz. Fotoğraf 1, Fotoğraf 2, Fotoğraf 3, Fotoğraf 4 ve Fotoğraf 5)
KAYNAKÇA:
- ALTINOK, Baki Yaşa; “Hacı Bektaş Velî Hakkında Yazılmış Bir Menâkıbnâme ve Bu Menâkıbnâmede Belirtilen Anadolu’daki Alevî Ocakları”, Türk Kültürü ve Hacı Bektâşi Velî Araştırma Dergisi, Ed.: Alemdar Yalçın- Gıyasettin Aytaş, Güz 2003, Sayı 27, ss. 177-194.
- AVŞAR, Ziya; Yunus Emre Risâletü’n-Nushiye Nasihatler Kitabı, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı, Eskişehir, 2013.
- BAKIRCIOĞLU, Ziya; Yunus Emre Dîvânı, Ötüken Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2003.
- BAYRAMOĞLU, Fuat; Hacı Bayramı Velî Yaşamı Soyu Vakfı, Cilt I, 2. Baskı, Türk tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1989.
- BOA, AE.SSLM.III, 153, 9200, H-21.03.1216- (Konu: Aksaray Sancağının Eyübili kazasındaki Tapduk Dede Sultan ve Ana Sultan Zaviyeleri evkaflarına yapılan müdahalenin men’i ve vakıfların tevliyet ve şeyhliğine Hacı Ali’nin tevcihi)
- BOA, C..EV.., 391, 19836, H-23-05-1208- (Konu: Aksaray Sancağı Eyübili kazasının Uflagü köyündeki Tapduk Dede vakıflarına müdahalenin men’i)
- BOA, C..EV.., 54, 2669, H-15.08.1209- (Konu: Aksaray Sancağında Eyübili kazasına tabi Uflagü karyesindeki Tapduk Dede zaviyesi’nin arazi-i mevkûfesine vaki olan müdahalenin men’i)
- BOZ, Erdoğan; Yunus Emre Risâletü’n-Nushiyye, Gazi Kitabevi, Ankara, 2012.
- BURSEVÎ, Abdullah Veliyyuddin; Menâkıb-ı Eşrefzâde, Haz.: Abdullah Uçman, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2009.
- CÂMÎ, Molla; Nefahâtü’l-Üns Min Hadarâti’l-Kuds, Tercüme ve Şerh: Mahmud Lâmiî Çelebi, Sad.: Abdulkadir Çiçek, Huzur Yayınevi, İstanbul, 2016.
- CUNBUR, Müjgân – Zeliha Bağır; Anadolu’nun Sahipleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2015.
- DEMİRCİ, Mehmet; Yunus’ta Hak ve Halk Sevgisi, H Yayınları, İstanbul, 2008.
- DEVELİ, Hayati; Yunus Emre Divanından Seçmeler, Kesit Yayınları, İstanbul, 2011.
- Duran, H. (2014), Hacı Bektâş-ı Velî Velâyetnâmesi, 2. Baskı, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı yayınları.
- ERÜNSAL, İsmail Erol; Osmanlı Kültür Tarihinin Bilinmeyenleri, Timaş Yayınları, İstanbul, 2014.
- GÖLPINARLI, Abdülbâki; Vilâyet-Nâme Menâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli, İnkılâp Yayınları, İstanbul, 1995.
- HALVETÎ, İbrahim Hâs; Tezkiretü’l-Hâs (Erenler Kitabı), Haz.: Mustafa Tatçı vd., h Yayınları, İstanbul, 2017.
- HİLMİ, Hocazâde Ahmed; Evliyâ’nın Yolunda (İstanbul Evliyâları), Gerger Yayınları, İstanbul, 2016.
- http://www.aksarayozelidare.gov.tr/cuma-gunu-acilisi-yapilacak-taptuk-emre-camii-ve-turbesi-ziyareti (Görseller 06.07.2023 tarihinde ilgili linkten alınmıştır.)
- KABAKLI, Ahmet; Yunus Emre, 12. Baskı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 2012.
- KÖPRÜLÜ, Fuad; Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 10. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2007.
- OCAK, Ahmet Yaşar; Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Evliyâ Menâkıbnâmeleri, 5. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2016.
- ÖZÇELİK, Mustafa; Yunus Emre Menkıbeleri, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul, 2016.
- ŞAHİN, Haşim; “Tapduk Emre”, DİA, c. 40, ss. 12-13, Ankara: Tdv Yayınları, 2011.
- TAŞKÖPRÜLÜZÂDE, İsâmuddîn Ebu’l- Hayr Ahmed Efendi; Osmanlı Bilginleri (eş- Şakâiku’nNu’mâniyye fî ulemâi’d- Devleti’l- Osmâniyye), Çev.. Muharrem Tan, İz Yayıncılık, İstanbul, 2007.
- TATÇI, Mustafa; “Yunus Emre”, DİA, c. 43, ss. 600-606, Ankara: Tdv Yayınları, 2013.
- TATÇI, Mustafa; Yunus Emre Dîvan Risâletü’n-Nushiyye, 2. Baskı, H Yayınları, İstanbul, 2011.
- TAVUKÇU, Orhan Kemal, “Yunus Emre”, Aksaray’ın Tarihî ve Tasavvufî Şahsiyetleri, ed. Mahmut Ulu, Aksaray Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Eğitim Yayınevi, İstanbul, 2022, ss. 9-17.
- TİMURTAŞ, Faruk Kadri; Yunus Emre Divanı, 2. Baskı, BKY Yayınları, İstanbul, 2009.
- TOPAL, Nevzat; “Yunus Emre’nin Aksaray’daki Mezarı Üzerine Düşünceler”, ed.: Orhan Kemâl Tavukçu, Yunus Emre Kitabı, İçinde, Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2017, ss. 55-81.
- ULU, Mahmut; Aşka Ağlayan Derviş Yunus Emre, 27. Baskı, Manolya Yayınları, Konya, 2020.
- ULU, Mahmut; Menkıbeler Ekseninde Bir Zahir – Batın Yolcusu: Yunus Emre, Vefatının 700. Yılında Bizim Yunus Sempozyumu (26-28 Mayıs), ss. 108-116, Aksaray, 2021.
- YAĞMUR, Selim; Yunus Emre Divanı, 7. Baskı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2012.
- Yunus Emre, Divan (yz), Süleymaniye Kütüphanesi, Esat Efendi, no: 1321.
Madde Yazar Bilgileri:
Yazar: Dr. Öğr. Üyesi Mahmut ULU
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Sufi, Tapduk Emre, Aksaray.