Cemâleddîn İshak-ı Karamânî
Aksaraylı Halvetî şeyhi
Dönemin eserlerinde “Cemâl Halîfe”, “Cemâleddîn Cemâl”, “Şeyh Cemâl” gibi isimlerle de anılmıştır. Tosyavî, Cemâlî-zâdeler’den olup Şeyh Cemâlî Çelebi Halîfe”nin çok yakın akrabası, Nurullah Kılıç ise, amcası olduğunu yazmaktadır. “Karamanî” denildiğine göre, doğum yeri, o zaman Karaman Ülkesi’nde önemli bir şehir olan Aksaray’dır. İlk tahsilini nerede yaptığı bilinmemektedir. Konyalı’ya göre, Aksaray’da Cemâleddîn-i Aksarâyî Medresesi’nde başladığı tahsiline Konya medreselerinde devam etmiş; daha sonra İstanbul’a gelerek devrin ünlü âlimlerinden Mevlânâ Kadı-zâde ve Mevlânâ Muslihuddîn-i Kestelî (ö. h.901/m.1496) ile ilmî sohbetlerde bulunarak eksiklerini tamamlamıştır. İnşâ’da üstat olduğundan başka hat san’atında şöhret sahibi bir hattat idi. Hüsn-i hattaki başarısını duyan Fatih Sultan Mehmed Han, ona Hâcib’in “Kafiyesi”ni kitap haline getirtmiş; bunu beğenerek karşılığında bol para ve mal ihsan etmiş, aldığı bu caize ile hacca gidip gelmiştir. Hac yolculuğu sırasında ve hac dönüşünde İstanbul’da karşılaştığı bazı olaylar, onu tasavvufla yoğrulmamış ilmin insanı olgunlaştırmayacağı düşüncesine sevk etmiştir. Hac yolundaki arkadaşlarından birinin elinde bulunan Argun Kâtip hattı ile yazılmış Mushaf’ı o günlerde İstanbul kadısı bulunan üstadı Mollâ Kestelî’ye götürdü. Mollâ Kestelî, Mushaf’ı görünce fiyatını sordu. Cemâleddîn İshak-ı Karamânî altı bin akçe olduğunu söyledi. Kestelî pahalı bularak geri verdi ve o gün birkaç seçkin binek at getirilip bunları Mollâ Kestelî’ye gösterdiler. O da birini on bin akçe verip satın aldı. Kadı’nın bu tutumu İshak-ı Karamânî’nin kalbini incitti. Gönlünden dedi ki; “ilim yolunda Mollâ Kestelî’nin ününe varamayacağım aşikârdır. Onun dahi hali böyle olunca bu yoldan ne dereceye ulaşacağım bellidir” deyip hemen o zaman Konya’da ikamet etmekte olan Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî’nin hulefasından Şeyh Habîb-i Karamânî’nin yanına gitmiş ve ona intisap etmiştir. Sıkı bir riyazetten sonra şeyhi, onu irşatla görevlendirmiş; bu sebeple uzun süre “Diyâr-ı Karaman’da” yani Konya ve çevresinde kalmış; halkı aydınlatmaya çalışmıştır. Daha sonra İstanbul’a dönen Cemâl Halîfe’nin yeğeni Pîrî Mehmed Paşa, onun ilim ve takvasını takdir etmesi, babası gibi Halvetî olması sebebiyle ona bir zâviye yaptırmıştır. Başta Taşköpri-zâde olmak üzere, devrin Osmanlı yazarlarının hemen hepsi, Pîrî Mehmed Paşa’nın, Şeyh İshak-ı Karamânî’ye önce İstanbul’da Zeyrek yokuşundaki Bizans Sarnıcı’nın üstünde Soğukkuyu Tekkesi’ni; burası zamanla yetersiz hâle geldiği için Çapa’da; Pîrî Mehmed Paşa Zâviyesi/Koruklu Tekkesi diye anılan bir başka Halvetiyye Hânkahı’nı yaptırdığını söylerler. Onun, İstanbul’da bunların dışında; Sütlüce’de üçüncü bir tekkesi daha vardı ki bunu da Veziriazam Pîrî Mehmed Paşa, onun adına inşa ettirmiştir. Nişancı-zâde’nin kaydına göre, İshak-ı Karamânî ölünceye dek bu tekkede ikamet etmiştir. Vefatında adı geçen tekkenin yakınına gömüldüğüne bakılırsa, Nişancı-zâde’nin söylediği doğru olmaktadır. Sütlüce Tekkesi; yapıldığı yıllarda, “Pîrî Mehmed Paşa Tekkesi” diye anılırken, sonradan bu unutulmuş; ilk şeyhinin adına nispetle “Şeyh İshak Cemâleddîn-i Karamânî Tekkesi/Karamanî Tekkesi” adını almıştır.
İstanbul’da Çelebi Halîfe’nin kurduğu Cemâliyye Şubesi dışında; Halvetiyye’nin en büyük ikinci kolunu, Cemâleddîn İshak-ı Karamânî temsil ediyordu (Bkz. Fotoğraf 1). Şeyh Cemâl, Habîb-i Karamânî’nin geride bıraktığı tek temsilcisi sıfatıyla Pîrî Mehmed Paşa’nın tahsis ettiği tekkelerde, “Postnişîn” olarak faaliyette bulunuyordu. Onun İstanbul dışında da halifeleri ve tekkeleri vardı. En ünlü halifesi, Konya’da iken yetiştirdiği Ezelî-zâde idi ki bu şehirde onun adına tekkeler açmış ve neşr-i tarikatta bulunmuştur.
Cemâleddîn İshak-ı Karamânî h.933/m.1526-27’de vefat etti. Kabri; Sütlüce’de, tekkesinin yakınında, Mahmud Ağa Camii’nin önünde, onun ölümünden sonra kurulmuş olan mezarlıktadır. H.1290/m.1873’te restore edilen İshak-ı Karamânî’nin kabri, Mollâ Gürânî’deki tekkesinde şeyhlik yapan Seyyid Nurullah’ın gördüğü bir rüya üzerine r.1341/m.1922’de açılarak kemikleri, Mollâ Gürânî karşısındaki Koruklu Tekkesi’nin kabristanına nakledilmiştir. Bilinen oğlu Cemâlî-zâde Şeyh Mehmed, iyi bir medrese eğitimi aldıktan sonra bir süre müderris ve kadılık yapmış, arkasından sırasıyla; Halvetiyye ve Nakşibendiyye şeyhliğinde bulunmuştur.
Cemâleddîn İshak-ı Karamânî, diğer Cemâlîler gibi engin bilgisi ve fikirleriyle yaşadığı toplumda çığır açmış mümtaz bir şahıstır. Halvetiyye ileri gelenlerinden Sinâneddîn Yûsuf, Tarîkat-ı Aliyye-i Halvetiyye adlı eserinde, onun kendisini çok iyi terbiye ettiğini bu sebeple dünyanın en makbul, devrin ise en seçkin insanı olduğunu yazmaktadır. Mehmed Tahir, onun bu özelliğini, “zü’l-cenâheyn bir şeyh-i kâmil” idi sözüyle ifade etmektedir. Şeri’atın gereklerini yerine getirmeyi ön planda tutma hususunda kendisi oldukça hassastı. Bu anlayışın halkça da benimsenmesi için irşat çalışmalarında bulunmuş; vaazlar dışında tefsir dersleri vererek ömrünün sonuna kadar onları bidatlardan uzak tutma mücadelesi vermiştir. Hiçbir zaman bilim ve şeri’at yolundan ayrılmamış; tasavvuf adı altında, İslâm’la ilgisi olmayan şeylerle insanları oyalamadığı gibi aksini yapanları sürekli tenkit etmiştir. İbnü’l-İmâd’ın kaydına göre; onun tarikat anlayışı, İslâm’ın dışında bir şey olmayıp, şer’î hükümlere dikkat etme temeline dayanıyordu. O devirde, şer’î esaslara riayet eden tarikat şeyhi az olduğu için tasavvufla meşgul olmak isteyenlere, şeri’at yolunda yürüyen şeyhleri bulmaları durumunda ona bağlanmalarını öğütlerdi. Devrinde; taassuptan uzak, temel bilimlerde ve gizli bilgilerde iyi bir araştırmacı olarak tanınmaktadır. “Cemâlî” mahlası ile Arapça ve Türkçe şiirler yazmış; değişik konularda eserler kaleme almıştır. Bunlar; Nevâbığ-ı Sarf, Hâşiye ̒ alâ-Tefsîr-i Beyzâvî, Tefsîr-i Cemâlî, Şerh-i Hadîs-i Erba ̒ în, Risâletün fî-Etvâri’s-Sülûk, Risâletün fî-Devrâni’s-Sûfiyyeti ve Raksihim, Vahdet-i Vücûd, Kasâid-i Arabiyye’dir.
KAYNAKÇA
- Ayvansarâyî (1985). Mecmuâ-i Tevârîh. İstanbul: İÜEDY.
- Çetin, A. (1981). “İstanbul’daki Tekke, Zâviye ve Hânkahlar Hakkında 1199 (1784) Tarihli Bir Vesika”. Vakıflar Dergisi. (13):583-590.
- Hoca Sadeddin Efendi (1279-1280). Tâcü’t-Tevârih. C. 2. İstanbul.
- Kılıç, M. N. (1973). Kutb-u Azam-Gavs-i Efham Şeyh Cemaleddin İshak Karamanî Hazretlerinin Tercüme-i Hali. İstanbul: İsmail Akgün Matbaası.
- Konyalı, İ. H. (1974). Âbideleri ve Kîtâbeleriyle Niğde Aksaray Tarihi. C. 2. İstanbul: Fatih Yayınevi.
- Küçükdağ, Y. (2017a). Cemali Ailesi. Aksaray: Aksaray Belediyesi.
- Küçükdağ, Y. (2017b). Piri Mehmet Paşa. Aksaray: Aksaray Belediyesi.
- Mecdî Efendi (1269). Tercüme-i Şakaik. İstanbul.
- Mehmed Süreyya (1311). Sicill-i Osmanî. C. 2-4. İstanbul.
- Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. 1, İstanbul.
- Nişancı-zâde Mehmed (1258). Mir’ât-ı Kâinat, C.2. Kahire.
- Zâkir Şükrî Efendi (1980). İstanbuler Derwisch – Konvente Und Ihre Scheiche (Mecmu’â-i Tekâyâ). Frelburg.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: Prof.Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ
Anahtar Kelimeler: Aksaray, Halvetî, İstanbul, Cemâliyye.