Cıncıklı Mescid
Cami, Mescid ve Vakıflar
Halk arasında Cıncıklı Mescid adıyla bilinen yapı, bazı kaynaklarda Hacı Yusuf Mescidi olarak da geçer. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Envanteri 68.00- (1.28) numara ile kayıtlı olan mescit, Muhsin Çelebi Mahallesi, Taşpazar Sokak No:1 adresinde yer alır. Orijinal tek duvarının kalmış olduğu tahmin edilen yapının yeniden yapımında orijinal planına bağlı kalınamadığı envanter kayıtlarında iddia edilmektedir.
Selçuklu sanatı kalıntısı olduğu bütün kaynaklarda yer alan mescidin, ön planı çini ve sırlı tuğlalarla süslenmiş olduğu için “Cıncıklı Mescid” olarak adlandırılır. Zaman içerisinde ön duvar kalıntısı kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir yapı olarak yeniden inşa edilmiştir.
Pek çok kaynakta “Cıncıklı Mescid” adıyla yer alan yapı, bazı kaynaklarda Emir Yusuf Mescidi, Hoca Yusuf veya Hacı Yusuf Mescidi ve Hoca Yusuf Medresesi olarak da geçer. Ayrıca Konyalının, Aksaray Tarihi kitabında, Vakıflar Umum Müdürlüğü Aksaray’daki eski eserler listesinde Sırçalı Mescid-Hacı, Mescid-Hacı Yusuf Mescidi isimleri yer alır. Yapım tarihi ile ilgili 12. yüzyılın ortalarından 13. yüzyılın sonlarına kadar bir dönem içerisinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Meinecke, m.1150-1155 yılları arasında yapılmış olabileceğini yazar. Şerare Yetkin, m.1220-1230 arasında yapılmış olabileceğini iddia eder. Bazı kaynaklarda yapının medrese olarak kullanıldığı ve 15. yüzyılın ilk yarısında Karamanoğlu İbrahim Bey (d.? / ö.m.1464) zamanında tamir edildiği de geçmektedir.
1984 yılında Prof. Dr. Ömer Bakırer ve ekibi tarafından Cıncıklı Mescid’in ön yüzünün özgün durumunu araştırmak için bir restitüsyon denemesi yapılmıştır. Mescidin 2010 yılı restorasyonu öncesi kuzey cephesinde yer alan depo kaldırılarak sade yapısı ortaya çıkarılmıştır. İbrahim Hakkı Konyalı, mescidin orijinalinde muhakkak bir kubbesi olması gerektiğini iddia eder. 2010 yılındaki restorasyonda kaldırılan kuzeybatı cephesindeki altı basamaklı merdivenden yola çıkılarak mescidin bir minaresi olabileceği de düşünülebilir.
Eskiden mescidin içinde yer alan celî talik hatla yazılmış Osmanlıca bir levhadan, mescidin batı cephesinde yer alan tuğla-çini süslemeli ön cephe r.1263 / m.1846 yılında ve r.1340-1341 / m.1921-1922 tarihlerinde tamir edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca mescit, 1973 ve 2010 yıllarında da ciddi bir onarım görmüştür.
Restorasyondan önce mescidin giriş kapısının üst kısmına asılmış olan mermer levha üzerinde bir kitabe olduğu kaynaklarda geçmektedir. Ancak 2010 restorasyonundan sonra bugün bu kitabelerin hiçbiri mescitte yer almamaktadır.
İbrahim Hakkı Konyalı’nın “Aksaray Tarihi” kitabında, mescit içerisinde asılı bir levhada şöyle bir kitabe okuduğunu aktarır (Bkz. Fotoğraf 1):
“Bu mescid-i Hacı Yusuf nâm-ı şerif
Evvel-i bünyâdını bilür ancak Allah-ı latîf
Bin iki yüz altmış üç sâlinde
Kılınmış ta‘mîr bu cây-ı Ferhunde
Bin üç yüz kırk sâl-i hicrîde hemân
Cidâl ü harb içinde idi cihân
Esüp bâd-ı lutf ez-bağ-ı Tevfik
Ta‘mîr-i ahirîn buldu bu beyt-i atîk
Said kılsun Hudâ bânîsini hem
Dâreynde azîz olsun o ‘âlî himem
Kılındıkça salat u selâm u duâ
Silinsün defterinden zenb ü hatâ”
Kitâbeden, h.1340/m.1921 yılında Tevfik adında birisi tarafından tamir ettirildiği anlaşılmaktadır.
Bir kaynakta kapının olduğu sol nişte “El- Mülk Allah” ibaresi yazılı olduğu bilgisi yer alır. İbrahim Hakkı Konyalı ise sonradan pencere ve kapı açılan çinili ve çini kitabeli duvarda çok güzel bir yazı ile “El- melik-ül azam” okuduğunu yazar.
1980’li yıllarda yapılan restitüsyona göre yapının, Taşpazar Sokağa cephe veren 10 metre genişlikte 80 cm kalınlıkta ve ana taşıyıcısı taş dolgu olan ön cephe duvarının 7 metrelik orta kısmının orijinal olduğu varsayılmaktadır. Kenarlardan yıkılan kısımlar, arkaya yeni yapı inşa edilirken, kesme taş duvar parçalar ile tamamlanarak genişlik 10 metreye getirilmiş, üst kısım tuğla ile tamamlanarak 4,30 metreye yükseltilmiştir.
Üç bölüme ayrılan ön cephenin her bölümünün etrafı ince şeritlerle çerçevelenmiş dikdörtgen bordürlerle çevrelenmiştir. Bunlardan sol tarafta yer alan çerçevede giriş kapısı, orta ve sağ bölümde iki tane sağır niş bulunur. Giriş kapısının tuğla kemerli olan üst kısmı son restorasyonda alçıyla sıvanıp tekrar tuğla görünümüyle boyanmıştır. Restorasyon öncesi özgün biçimi bozulmuş olan kemer yapısında yer alan taş lento, silmeli taş başlıklar ve girişin iki yanını sınırlandıran kare planlı sütuncelerin daha sonraki bir döneme ait onarımın parçaları olduğu kaynaklarda yer alır (Bkz. Fotoğraf 2).
Son restorasyondan önce tuğla örülü ön cephe üzerinde, farklı ölçülerde tuğla ile değişik örgü tarzları kullanılarak yapılan yalancı bir kemer, Selçuklu süslemesi dört ve dokuz şualı yıldız motifleri vardır. Son restorasyon öncesinde sağ yandaki kare yüzeyin ortasında tuğla kemer örgüsünün üzerine taşar vaziyette bir pencere yer alır. Günümüzde kapatılmış olan bu pencerenin orijinalinde olup olmadığı konusunda kesin bir bilgi yoktur.
Son restorasyonda üzerine alçı çekilen ve boya ile süslenen ve daha önce ön cephede yer alan turkuaz renkli çinilerin zaman içerisinde tahrip olduğu anlaşılmaktadır. Bugünkü görünümünü sağlayan son restorasyon 2007 yılında Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından yaptırılmıştır. Kültür Bakanlığı tarafından 23.10.1978 tarihinde tespiti ve tescil işlemleri yapılan yapının 08.06.1979 tarih ve A- 1692 sayılı kararla tescili onaylanmıştır. Yine aynı tarihte belirlenen kentsel sit alanı içinde yer alan yapı, daha sonraki sit alanı daraltma ve ayrıştırmaları, ada parsel ölçeğine indirgenmesi çalışmaları sonucunda, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 13.08.1992 tarih 1404 sayılı kararıyla koruma alanı olarak ilan edilmiştir.
En son restorasyonda (Bkz. Fotoğraf 3) bilhassa ön cephede dökülen çiniler ve sırlı tuğlalar kazınarak üzerine alçı çekilmiş ve daha sonra da Bakırer’in çıkardığı restitüsyon çizimlerinden yola çıkılarak yağlı boya ile çini görünümlü bir süsleme boyanmıştır. Bu arada ön cephedeki pencere de iptal edilmiş ve tamamen kapatılmıştır. Yapılan bu tadilat ve değişikliklerin tümü Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılmıştır. Ön cephenin uzaktan göze hoş gelen bu görüntüsü ne yazık ki kısa sürede deforme olmaya başlamıştır.
KAYNAKÇA
- Bakırer, Ö. (1992). “Aksaray Cıncıklı Mescid’in Ön Yüzündeki Geometrik Örgü Düzenlemelerinin Tasarımı İçin Bir Deneme.” Vakıf Haftası Dergisi, Sayı:9. 213-226.
- Erdal, Z. (2014). Aksaray’da Türk Devri Mimarisi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sos. Bil. Ens., Yayınlanmamış Doktora Tezi, Cilt:1, Van.
- http://anitsal.com/proje/108/aksaray_cincikli_haci_yusuf_camii_roloverestitusyonrestorasyon_projeleri (09.02.2021).
- http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11352/966/Bak%C4%B1rer.pdf?sequence=1&isAllowed=y (09.02.2021).
- Konyalı, İ. H. (1974). Abideleri ve Kitabeleri ile Niğde Aksaray Tarihi, İstanbul: Fatih Yayınevi.
- Sapancalı, M. H. (2009). Hasan Dağı’nda İlmi Cevelan, Konya: Kömen Yayınları.
- Taeschner, F. (1960). “Ak Saray”, Encyclopédie de L’Islam, Town. I, Paris, 322.
- Turani, A. (2000). Sanat Terimleri Sözlüğü, 8.Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi.
- Türker, M. E. (2000). Onbin Yıllık Kültür Şehri Aksaray, Ankara: Aksaray Valiliği Yayını.
- Uğur, B. (2013). Tarihsel Süreç İçerisinde Aksaray, Yakın Doğu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İç Mimarlık Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Lefkoşa.
- Uğurluel, T. (2017). Anadolu’nun Orta Yeri, İstanbul: Aksaray Belediyesi Yayını.
- Yetkin, Ş. (1972). Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: Doç. Dr. Rasim SOYLU
Anahtar Kelimeler: Aksaray, Cıncıklı Mescid, Hacı Yusuf Mescidi.