Güzelyurt’ta İlginç Bir Yapı: Kaya Cami Olarak Tabir Edilen Yapının Mahiyeti

Güzelyurt ilçe merkezinde manastır vadisine giden sokağın doğusunda kendi adını verildiği Kaya Cami Sokakta yer alan yapı, bölgede konut ve kilise mimarisinde sıklıkla rastlanan peri bacası şeklindeki yekpare bir kayaya oyularak meydana getirilmiştir. Bu sebepten dolayı yerel halk tarafından “Kaya Cami” olarak adlandırılır (Resim 1). Yapının halk tarafından cami olarak nitelendirilmesinin sebebini somut verilere dayandırmak mümkün olmamakla beraber, Güzelyurt’ta yapılan nitel araştırma sonucunda ulaşılan yaşayan kaynak kişiler 1930’lara kadar geçmişten bilgiler naklederken yapının cami olarak kullanıldığına hiçbir zaman şahit olmadıklarını aktarmaktadırlar[1]. Bu bilgi son derece önemlidir çünkü Hristiyan bir nüfusa sahip olan ilçe[2] 1924 yılında nüfus mübadelesi sürecini yaşamış ve bu süreçte Yunanistan’daki Müslümanlar Güzelyurt’a (Gelveri), Güzelyurt’taki Hristiyan nüfus ise Yunanistan’a gönderilmiştir. Böylelikle bu insan değişimi sonucu ilçede Müslüman nüfusun hakimiyeti söz konusu olmuştur ve dolayısıyla Müslüman nüfusun ibadet mekânı (cami) ihtiyacı ancak bundan sonra doğmuştur. Buraya Müslüman nüfus gelmeden önce burada bir cami var idiyse neden onlarda burayı kullanma düşüncesi oluşmamıştır? Bu durum yapının mahiyeti hakkında son derece önemli bir tespittir. Yapının mimari üslubunu ve bezeme unsurlarını incelediğimiz takdirde bu sorunun cevabı daha iyi aydınlanacaktır.  

 

Resim 1: Yapının genel görünüşü.

Sade dikdörtgene yakın planlı kayadan oyma eser, kayadan oyulmuş asıl ibadet yeri ile onun önüne (kuzey) sonradan ilave edilmiş ön mekândan ibarettir. Ayrıca ibadet yerinin batı yönündeki dip köşesinde başka bir mekân bulunmaktadır (Şekil 1).

Şekil 1: Eserin planı (Sacit Pekak)

Yapı, giriş kısmında narteks -cami değerlendirilmesiyle son cemaat yeri- (Resim 2), haç formlu kapı ile içeri giriş sağlanan düz örtülü esas mekân naos –cami değerlendirilmesiyle harim- (Resim 3) bölümlerinden oluşmaktadır. Yapının naosu yekpare kayaya oyma olmasına karşın narteks kısm, moloz taşla inşa edilmiş olup iki kemerle desteklenen beşik tonozla örtülmüştür. Örtü sisteminde mevcut bu iki kemerden ikincisi ne yazık ki çökmek üzeredir. Buradan asıl mabede haçvari bir kapı ile geçilmekte olup, kapının sağında mihrabiye benzeri bir niş bulunmaktadır (Resim 4). Bu nişin alt kısmı geniş üst kısmı gittikçe daralmakta ve sivri kemer şeklinde nihayetlenmektedir. Nişin üst kısmında bulunan bir delik içeriye ışık sağlayan tepe pencere vazifesi görmekte birlikte, şeklinin düzensiz ve pozisyonunun simetriyi bozması sebebi ile bu deliğin sonradan açılma ihtimalini düşündürmektedir.

    

Resim 2-3-4: Yapının giriş kısmında yer alan ve sonradan eklendiği düşünülen bölüm.

Narteks bölümünden naosa giriş haç formlu bir kapıdan sağlanmaktadır (Resim 5). Kapının haç formlu olması bu yapının esasında bir cami olarak değil de şapel/kilise olarak yapıldığını düşündürmektedir. Esasen bu tip bir kapı kilise mimarisinde de sıkça karşılaşılan bir durum değildir. Ancak, bölgedeki manastır vadisinde yer alan Kömürlü Kilisesi (9 -10. yy) incelendiğinde, yapıda tıpkı buradaki gibi ikili mekân anlayışı ve haç formlu kapı benzerlikleri gözlemlenmiştir (Resim 6). Kömürlü Kilisesi bitişiğinde bulunan mekâna giriş, konumuzu teşkil eden eser ile benzerlik gösteren haç formlu kapı ile sağlanmaktadır. Bu durum bize kilise mimarisinde ikili yapı anlayışının bölgede karakteristik bir mimari üslup olabileceğini düşündürmektedir.

Resim 5: Yapının  giriş kapısı.                                      Resim 6: Kömürlü Kilisesi giriş kapısı.

Naosun güney cephesinde kapı ile aynı eksende yer alan apsis -birçok kaynakta mihrap olarak nitelendirilmiştir[3]yüksek bir niş şeklindedir (Resim 7). Mihrapvari/Apsis dikine iki kademeli girintiden oluşur. Alt taraf derin, üst taraf sathidir. İkisini birbirine bağlayan noktada üç tane ters V Ù”nin oluşturduğu basit bezeme görülmektedir (Resim 8). Nişin sağ yanında bir, sol yanında iki küçük niş ile teşkilatlandırılmıştır (Resim 9). Bu nişlerin kemerleri dilimlenmiştir ve fonksiyonel bir mana yüklediğimizde bunların, kandil konulması için yapılabileceği gibi aynı zamanda kiliselerde Hz. İsa ve Hz. Meryem ikonlarını koymak için de yapılmış olabileceği akla gelmektedir. İslam mimarisinde herhangi bir caminin mihrabının her iki yanında bu şekilde teşkilatlandırılmış nişlere rastlamanın alışagelmiş bir durum olduğunu söylemek pek mümkün değildir.

Resim 7-8-9: Yapının iç mekâna ait genel görünüşü, mevcut niş ve nişin her iki yanında bulunan dilimli kemerli küçük nişler.

Nişin batısı köşesinde duvara bitişik yekpare bir bloğa işlenmiş altı basamaklı minbervari bir yükselti dikkat çekmektedir. Bu kısmın kilisenin ambonu (vaaz kürsüsü) olduğu düşünülmektedir (Resim 10). Konu ile ilgili yayınlarda bu yapının kilise olma ihtimali düşünülmediğinden bu kısım sürekli olarak minber olarak itelendirilmiştir[4]. Üzerinde belirgin olan üst üste aralıklı ikişer boşluktan oluşan toplam dört adet boşluk, günümüzde yerinde olmayan fakat izlerinden anlaşılabileceği gibi esasında burada bir vaaz kürsüsünün olduğunu düşündürmektedir. Basamaklı bölümün bitişiğinde yer alan sütun eserin düz örtülü tavanını taşımakta yardımcı bir ayak olarak düzenlenmiştir (Resim 11).

                               

 Resim 10: Yapının batı cephesinden genel görünüş.                Resim 11: Taşıyıcı yekpare sütun.

Yapının bitişiğinde yer alan ve girişi ayrı olan fakat ara bir kapıyla geçilen bölümün işlevi tam olarak bilinmemektedir (Resim 12-13-14). Ancak doğu yönünde üç nişten oluşan apsis görünüm ve zemindeki oyuntuların bölgede Bizans dönemine ait dini yapılarda sıklıkla görülen mezar olma ihtimali bizim bu yapının kilise/şapel olduğu hususundaki düşüncemizi kuvvetlendirmektedir. Böyle bir yapının, mescit[5] olduğu iddia edilen yapının bitişiğinde olma ihtimali İslam mimarisinde kabul görür nitelikte değildir.

Resim 12-13-14: Yapının bitişiğindeki bölüme geçit, öteki yapının dış görünüşü ve bu yapının içinde apsis olduğunu düşündüğümüz üçlü niş ve mezar oyuntuları.

Kitabesi olmayan yapının tarihi şüphelidir. Ancak yapıya örnek teşkil edebilecek olan yukarıda bahsi geçen Kömürlü Kilisesi  (9. -10. Yüzyıl) olarak tarihlendirilmiş[6] olup bu örneği göz önünde bulundurarak bu yapının da 9-10. yüzyıl olabileceğini söyleyebiliriz. Bilimsel geçerliliği olmayan birtakım açıklamalarda yapının, Selçuklu Devleti döneminde  buradan geçen Selçuklu Sultanı için yapıldığı ve buna paralel olarak da tarihlendirilmesinin en geç 14. yüzyıl olduğu belirtilir[7]. Ancak bu söylemi destekleyen hiçbir somut dayanak yoktur.

Sonuç olarak, yapım amacı tartışmalı olan bu eserin, son cemaat yeri, minber ve mihrap benzerlikleri akla cami olma ihtimali getirse de bu eserin mescit veya cami olma ihtimali yoktur. Öncelikle ilçenin 1924 yılına kadar nüfusu göz önüne alındığında Müslüman nüfusun yok denilecek kadar az olması, bizi, eserin yapım amacının cami değil de kilise/şapel olma düşüncesine yöneltmektedir. Bu düşüncemize ek olarak zannımızca hiçbir Müslüman, ibadet için haç formlu bir kapıdan geçerek bunu gerçekleştirmez. Müslümanlara eğer dini bir mekân ihtiyacı doğdu ise bölgedeki ve hatta dünyadaki önemi hayli yüksek olan ve 1924 yılındaki mübadeleden sonra camiye çevrilen Aziz Gregorius Kilisesi/Kilise Cami (MS.385) örneğindeki gibi camiye uygun düzenlemeler bu yapıda da beklenirdi. Kaya Cami diye adlandırılan yapı, eğer sonradan camiye dönüştürülmüş olsaydı, ilk olarak İslam akidesi ile hiçbir şekilde uzlaşmayan kapıdaki haç şeklinin belirsiz hâle getirilmesi gerekirdi. Bizi, bu yapının kilise/şapel olması düşüncesine yönelten diğer bir ayrıntı ise yukarıda bahsi geçen, eserin batı cephesinde yer alan ve yapının içinden ara bir geçitle bağlantılı olduğu gözlemlenen bitişik bölümün karakteridir. Dolayısıyla, söz konusu öteki yapının kilise/şapel formunda olması, bir caminin yanında olması beklenebilir bir durum olamaz.

Tartışmalı olan yapının tartışmasız bir gerçeği ise, bu yapının Anadolu topraklarında kaydedilmiş bir benzerinin olmamasıdır. Bu özellik yapıyı unique yani eşsiz kılmaktadır. Günümüzde yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olan yapının bir an evvel hakkettiği değeri bulması somut olan kültürel değerlerimize sahip çıkma hususunda önem arz etmektedir.

 

KAYNAKÇA

AYGÜN, F., SALMAN, Ş., YEĞEN, A. Ve diğerleri, Kültür Envanteri (Aksaray-Güzelyurt 1), Kültür ve Turizm Bakanlığı, Aksaray, 2009, s.12-13.

PEKAK, M., S., “Güzelyurt’ta (Gelveri) Bulunan Bizans/Post-Bizans Dönemi Kiliseleri 2”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:11, Sayı:1-2, 1994, s. 177-216.

PEKAK, M., S., “Güzelyurt’ta (Gelveri) Bulunan Bizans/Post-Bizans Dönemi Kiliseleri 1”, Hacetteppe Ünivertisesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:10, Sayı: 2, 1993, s. 131-132.

http://www.aksaraykulturturizm.gov.tr/TR,63657/camiler-turbeler.html.

Madde Yazar Bilgileri:

Yazar: Öğr. Gör. Fatma KÜÇÜK

Anahtar Kelimeler: Aksaray, Güzelyurt, Kaya Cami, mimari