Aksaray-Güzelyurt (Gelveri) Kilise Cami Ahşap Bezemeleri
GİRİŞ
Aksaray ili Güzelyurt ilçesi coğrafik yapı olarak Kapadokya ile aynı özelliklere sahiptir ve herkesçe bilindiği üzere Kapadokya bölgesi Güzelyurt’tan başlar. Orta Çağ Kapadokyası Bizans İmparatorluğuna ait izler taşıyan yerleşim yerlerinden en başta geleni ise Güzelyurt’tur.
Günümüzde Güzelyurt olarak bilinen ilçenin ilk adı Karballa’dır. Daha sonraki bir dönemde ise Gelveri olarak adlandırılmıştır. Paleotik dönemden bu yana yerleşim yeri olarak tercih edilmiştir. Şu andaki ilçe, Neolotik dönemde (MÖ 6500-5000) önemli bir yerleşim ve ticaret merkezi olmuştur. Bölge, Hitit-Pers, Kapadokya Krallığı-Eski Yunan-Roma-Bizans-Selçuk ve Osmanlı medeniyetlerine beşiklik yapmıştır[1]. Güzelyurt, Hasan Dağı’nın püskürttüğü lavların meydana getirdiği yumuşak kayalardan oluşan jeolojik yapının verdiği imkânlara sahiptir. Bölgenin bu jeolojik yapısı, birçok kavmin, özellikle de erken Hristiyanlık dönemlerinde, kayaları oyarak mağaralar, mabetler, mezarlar, yer altı çarşılarından ibaret şehirler yapmalarını mümkün kılmıştır.
İlçenin en önemli tarihi ve turistik doğal zenginliklerinden birisi Ihlara vadisidir. Ihlara vadisi Hasandağı volkanından püsküren lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan bir vadidir. Melendiz çayı milyonlarca yıllık bir sürenin sonunda 14 km uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir[2]. Vadi içerisinde 100’e yakın kilise bulunmakta olup bunlardan bir tanesi de ahşap bezemeleri ile konumuzu teşkil eden Kilise Camii’dir.
KİLİSE CAMİİ
Günümüzde varlığını sürdüren Orta Çağ Kapadokyası Bizans İmparatorluğundan kalma en önemli eserlerden bir tanesi de günümüzde cami olarak ibadete açılan Aziz Gregorius Metropolitik Kilisesi’ dir[3](Resim 1).
Resim 1: Bölgede 1815’te yapılan nüfus sayımında Hristiyanların oturduğu 300 hane ve 100’den fazla kilise olduğu tespit edilmiştir. Bölgedeki manevi açıdan yüksek değere sahip olan metropolitik kilise ise Aziz Gregorius Kilisesidir (Fotoğraf: Gertrude BELL, 1907.) .
Güzelyurt ilçesinin aşağı mahallesinde bulunan yapı, yüksek ve yekpare kayaların ortasındaki vadiden indikten sonra kuzey taraftadır. Etrafında kaya oyma evler, medfenler, mabetler, papaz ve şakirt odaları, zahire ambarları görülmektedir.
Güzelyurt, yani Gelveri, bir bakıma, Gregorius kilisesinin kurucusu olarak kabul edilen Aziz Gregorius Teologos’un (M.S 4.yy) mezhebini buradan yayması sebebiyle onun tarafından geliştirilmiş bir yerleşim yeridir. Aynı zamanda burada manastır yaşantısının temelini atmıştır. İleri sürdüğü fikirler daha sonra Ortodoks mezhebinin ortaya çıkışını sağlamıştır. Andreadis ve Petropoulos’a göre bu kilisenin yapımı, Bizans İmparatoru I. Theodosius tarafından M.S 379 yılında başlatılmış ve M.S 385 yılında bitirilmiştir[4]
Kapalı Yunan Hacı tipine ait bu kilisenin plan şeması sonradan yapılan ilavelerle değişikliğe uğramıştır. En önemli değişiklik, 1835 yılındaki tamir sırasında Kelivarlı mimar Grigorius Madenci tarafından yapılmıştır[5]. Böylece kilise üç nefli kubbeli Bazilika tipine dönüştürülmüştür (Şekil 1).
Şekil :1 Aziz Gregorius Kilisesi günümüzdeki adı ile Kilise Cami. M. Sacit PEKAK’ tan alınmıştır.
Kesme taşların örülmesiyle yapılan eser, bölgede gerçekleştirilen 1924 nüfus mübadelesinden sonra camiye dönüştürülmüş olup günümüzde Kilise Camii adıyla anılmakta ve hizmet vermektedir.
Resim 2: Yapı, Yunanistan’daki Müslümanların Gelveri’ye, Gelveri’deki Hristiyanların Yunanistan’a gönderildiği 1924 Nüfus Mübalesinden bu yana Aziz Gregorius Kilisesi Kilise Cami adı ile Müslümanların ibadetine açıktır.
Eser 1924 Mübadelesi ile Rumların Yunanistan’a, Türklerin ise Güzelyurt’a gelmesiyle birlikte yalnızca fonksiyon olarak değil, kutsal eşyaların yer değiştirmesiyle de ciddi bir değişim yaşamıştır. Yunanistan’a göç eden Rumlar yanlarında kiliseye ait kutsal emanetleri de götürmüşlerdir[6]. Bu emanetler arasında Aziz Gregorius’un naaşının da olduğu bilinmektedir. Kubbesinde yer alan Hz. İsa mahkemesi, Meryem Ana ve Aziz Gregorius freskleri değişimden dolayı kireç badana ile kapatılmıştır. 15 m yüksekliğindeki çan kulesi de örülerek minareye dönüştürülmüştür (Resim 3). Kilisenin apsis kısmında yer alan ahşap panolar ise değişimden en çok etkilenen unsur olmuştur. Zira bu panolar, kilisenin cami haline getirilmesiyle birlikte kilisede doğu yönü olan kıble, cami ile birlikte güneye intikal etmiş, böylece bu mabedin önemli kısmı artık mihrap duvarı olmuştur (Resim 4). Bu sebeple mevcut ahşap süslemelerin sadece mevcut durumlarını değil, eski konumlarını ve Hristiyan kültür içinde ne anlam ifade ettiğini bilmek son derecede önem arz etmektedir.
Resim 3: Minare yapının batı Resim 4: Mihrap ve minber.
yönünde yer alan ana giriş kapısının
üstündedir.
- AHŞAP BEZEMELER
Dışarıdan bazı haç, kuş ve hayvan figürlerinden (Resim 5-6-7-8) başka bir süsleme bulunmadığı için sade bir görünüşe sahip olan kilisenin, bu durumunu adeta telafi edercesine eskiden içeride zengin ahşap bezeme ile donatıldığı anlaşılmaktadır. Kilise camiye dönüştürüldükten sonra iç mekânda birçok değişim gözlenmektedir. Günümüzde eserin güney duvarının büyük bir kısmı ve doğudaki apsisin güneyindeki bölümünde kalan kısım belli bir yüksekliğe kadar, üzerine renkli işçiliğin tatbik edildiği ahşap panolarla kaplanmıştır (Resim 9). Fakat kuzey ve batı duvar gibi kilisenin en önemli bölümü olan apsiste en küçük bir ahşap kaplama mevcut değildir. Şimdiki haliyle bu durum elbette yadırganacak bir durum olmamakla birlikte eskiden en değerli işçiliğin burada bulunduğuna şüphe yoktur. Çünkü bu apsis kısmı, kiliselerde doğrudan doğruya İsa’nın, yani tanrının makamıdır. Bu nedenle kilisenin en kutsal kısmı burasıdır ve en değerli ikonaların, kutsal eşyaların ve süslemelerin burada olması gayet doğaldır. Nitekim bu Kilise Camisi ile ilgili yayınlarda apsisi, kor (bema) kısmından ayıran ve üzerine ikonaların yerleştirildiği ahşap pano anlamına gelen ikonastisin, eserin camiye çevrilmesiyle birlikte minbere ve mihraba dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Biraz sonra etraflı şekilde ele alacağımız üzere bu panolarla minberin yapılmış olduğu kabul edilmekle birlikte mihrapta ikonastisten gelen ahşap parçaların kullanıldığını gösteren herhangi bir emare yoktur. Fakat bu ahşap parçaların mihrabın üs kısmında raf şeklinde yerleştirildiğini söyleyebiliriz (Resim 10).
Resim 5-6-7-8: Kilise Caminin dış cephesinde aslan, kuş, kerubim, serafim ve çeşitli hayvan figürleri bulunmaktadır.
Resim 9-10: Mihrap ve detayı.
Bazı yayınlarda bu ahşap bezemelerin malzemesinin abanoz olduğu yazılsa da abanoz ağacı tropikal bölgelerden temin edilen ve zor bulunan değerli bir malzemedir. Doku ve renk olarak Kilise Cami’de bulunan ahşap bezemelerden farklılık gösterir. Koyu kahverengi siyaha yakın bir renge sahiptir. Oysa ki buradaki ahşap süslemeler açık renktedir[7]. Eserin ahşap süslemelerinin karakteri, kilisenin 1835 yılında yapılan tamir dönemine uygun düşmekte ve yine yayınlarda belirtildiği şekilde, Rum sanatkârlar tarafından yapılmış olduğu söylenmektedir.
Bazilika planında olup “üç neften” meydana gelen yapıda güney cephesi kıble duvarına tekabül ettiğinden, burası mihrapla teşkilatlandırılarak caminin kıble yönü haline getirilmiştir (Resim 4). Eskiden var olduğunu kuvvetle tahmin ettiğimiz kuzey kısmındaki ahşap bezemeler zaman içinde tahrip edilmiş veya kilisenin camiye çevrilmesi aşamasında iptal edilmiştir[8]. Çünkü eserin apsisinden başka, güneydoğu köşesindeki odanın duvarında ahşap bezeme kalıntılarına rastlamamız sebebiyle bunun karşı tarafında yani apsisin kuzeyindeki odanın duvarında da simetri ve estetik gereği böyle bir ahşap kaplamanın mevcut olduğunu düşünmek gerekiyor. Aynı şekilde caminin mihrap duvarında yer alan ahşap bezemelerin, in situ olarak, yani orijinal halleriyle kendi yerlerinde bulunması sebebiyle, yine aynı simetri kuralı icabı, bu duvarın karşısında yer alan kuzey duvarının da buna benzer ahşap süslemelere sahip olduğunu düşünmek mümkündür. Bu sebeple bunları, orijinal süslemeler olarak kabul etmek mümkündür. Günümüzde mihrabın bulunduğu duvarda yer alan ve üstteki daha uzun, alttaki daha kısa iki bölümden meydana gelen dikdörtgen panoların gayet düzgün görünüşleri, burada fazla, belki de hiçbir değişmenin olmadığına işaret etmektedir. Bu durumda şu anda mihrap olarak kullanılan yer, bu dikdörtgen panolardan tam ortadaki birisinin hafif bir müdahaleye uğraması ile elde edilmiş gözüküyor (Resim 5). Bu müdahale kanaatimizce mihrap için gereken yüzeyi elde etmek adına, iki bölümden oluşan panonun alt bölümünün çıkartılması ve de yüzeyin üst kısmına da mihrabın derinliğini vurgulamak için ahşap aplikasyon ile bir ekleme yapılmasından ibarettir.
Mevcut mihrap beş cm derinliğinde sathi bir niş şeklinde olup, her iki tarafında burmalı sütunceler mevcut olup üzerindeki bitkisel bezemeler kısmen gülbezeği hatırlatır (Resim 11-12). Mihrap nişinin alınlık kısmında yeşil renkte kıvrım dallardan meydana gelen aplikasyon tekniğiyle (Naht Sanatı) bir taç eklenerek mihrap kısmı vurgulanmıştır (Resim 13).
Resim 11-12-13: Güney cephesine tanzim edilmiş mihrap duvarı.
Eski kilisede, böyle bir kısmın olmaması ve çok çeşitli parçalardan meydana gelmesi sebebiyle, camideki en problemli kısım minberdir (Resim14). Minberin yan aynaları sade olup korkuluklar kare panolar şeklinde bölümlenmiş beş tam ve iki yarım panolar olmak üzere düzenlenmiştir. Bu panoların her biri yarım daire içinde yer alan yıldızlarla bezenmiştir. Burada biri, altı kollu yıldız yani mühr-ü Süleyman şeklinde, diğeri bitkisel forma yakın yıldız biçiminde olup nöbetleşe sıralanmıştır (Resim 15-16). Yarım dairenin üste kalan kısmı nokta şeklinde düz satıhlı oymalarla doldurulmuştur. Korkuluk boyunca uzanan friz yeşil zemin üzerine yine gülbezeklerle oyma tekniğiyle tezyin edilmiştir. Simetrik olarak bezeme sağ aynalıkta da görülür. Minberin kapısının alınlık kısmı bir güneş ve yahut güne bakan motifi etrafında kıvrım dallardan simetrik bezemeler görülmektedir (Resim 17).
Resim 14: Apsisten tanzim Resim 17: Minber alınlığı bitkisel
edilmiş minber, doğu cephesi. motiflerle bezenmiştir.
Resim 15: Mühr-ü Süleyman motifi. Resim 16: Yıldız Motifi.
Minberde yer alan ve Müslümanların “Mühr-ü Süleyman”, Yahudilerin ise “Magen David” olarak adlandırdıkları altı kollu yıldızın bir kilisede bulunması, daha sonra aynen alınıp camide yer verilmesi İslamiyet’in hoşgörü, sanata saygı ve kültürel etkileşimi anlatmak bakımından önem arz etmektedir.
Minberdeki korkulukların motiflerinin mihrap duvarındaki bezemelere benzemesi ve tekniğin ile üslubun aynı olması karşısında, bunların yine aynı kilisenin başka bir yerinden getirilerek kullanıldığını düşünmek gerekmektedir. Bunun için en ideal yer, yukarıda kısmen değindiğimiz gibi apsisi kor kısmından ayıran bölümdür. Çünkü apsis kısmının kutsal olma özelliği sebebi ile burayı başka bölümlerden ayırmak ve burayı ikonalarla donatmak, yani ikonastasis adı verilen ahşap bir panoyla ayrıldığını kabul etmek kanımızca hiç de yanlış olmaz. Dolayısı ile minber panoları apsisin girişinde yer alan ahşap bir parça olabilir. Zaten minberi meydana getiren bu panoların daha zengin motif özelliklerine sahip olması da bu fikrimizi kanıtlar niteliktedir.
Kilisenin ikonastasinden[9] mihrap ve minbere dönüştürülen bezemelerde yöreye özgü motifler yer almaktadır. Yörede o dönemlerde 6000 dönüm üzüm bağı bulunduğu ve bölgenin şarap merkezi olduğu birçok kaynakta geçmektedir. Buna paralel olarak “üzüm salkımı” ve “asma yaprağı” motifleri sıkça “oyma”, “çift satıhlı derin oyma” ve “ajur” teknikleri uygulanarak işlenmiştir (Resim 18-19-20). Bezemelerin yapıldığı tarihlerde bölgede ikamet eden Rumlar inanışlarını da bezemelere yansıtmış ve sıkça Maden David – (Mühr-ü Süleyman) motifine yer vermişlerdir. Ayrıca çok sık rastlanan diğer motiflerden birisi de “bitkisel formlu yıldız motifi”dir. Ahşap burma sütunlarda yine “asma bağları” kompozisyonu gözlemlenmektedir. Yörede bu motiflere “parmak”, “deve gözü” ve “dimrit” denilmektedir[10]. Kısım kısım “baklava” motifi de uygulanmıştır.
Resim 18-19-20: Üzüm salkımı, güneş/güne bakan gibi bitkisel motifler yörenin coğrafi özelliklerini yansıtmaktadır.
Yöreye özgü “cevri” bitkisinden elde edilen kırmızı boya ile renklendirilmiştir. Diğer kullanılan kök boyalarla (sarı, yeşil) ilgili bilgiye rastlanmamıştır. En çok yeşil, kırmızı ve sarı renklerin kullanıldığı bütün bu ahşap süslemelerde oyma, ajur, aplike ve boyama teknikleri kullanılmıştır.
Kilise camiye dönüştürüldükten sonra cami mimarisinin gereklerinden olan ve ibadete uygun olması icabıyla yapının batı duvarına bitişik kadınlar mahfili ve mahfile çıkışı sağlayan ahşap merdivenler gibi eklemeler söz konusudur. Sıkça bahsettiğimiz ahşap bezeme unsurlarının kadınların mahfilinin korkuluklarının tanzim edilirken de kullanıldıkları açıkça gözlemlenmektedir (Resim 21-22).
Resim 21-22: Kadınlar mahfili korkuluklarındaki ahşap unsurların bezeme üslubu, yapıda bulunan diğer ahşap unsurlarla aynı üslup özelliklerini yansıtmaktadır.
Muhtemelen diğer ahşap unsurları yapan ustadan ayrı bir ustanın elinden çıkmış olan vaaz kürsüsü, oldukça kaliteli bir işçiliğe ve yoğun bitkisel motifli bezemeye sahiptir. Rus Çarı II. Nikola’nın (hüküm süresi 1894-1917) kiliseye armağanı olan ambon[11] kilise camiye dönüştürüldükten sonra kadınlar mahfiline çıkışta kuzeybatı payenin üst tarafına monte edilmiştir (Resim 21-22-23).
Resim 23-24-25: Ahşap ambon mekân içindeki diğer ahşap bezemeli unsurlardan farklı işçilik ve motif özellikleri yansıtır.
İçerisindeki ahşap bezemeleri ele aldığımız yapı günümüzde ibadete açıktır ve manevi değerinden ve mimari özelliklerinden dolayı yerli yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
KAYNAKÇA
“IHLARA Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı Hazırlama ve Uygulama Projesi” TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölgesi Genel Müdürlüğü, 2014.
ÖZGÜR, R., “Gizli Kalmış Hazine Güzelyurt (Gelveri)”, Ankara, 2010.
PEKAK, M., S., “Güzelyurt’ta (Gelveri) Bulunan Bizans/Post-Bizans Dönemi Kiliseleri 1”, Hacetteppe Ünivertisesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:10, Sayı:2, 1993, s:123-160.
PEKAK, M., S., “Güzelyurt’ta (Gelveri) Bulunan Bizans/Post-Bizans Dönemi Kiliseleri 2”, Hacetteppe Ünivertisesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:11, Sayı:12, 1994, s:177-216.
Madde Yazar Bilgileri:
Yazar: Öğr. Gör. Fatma KÜÇÜK
Anahtar Kelimeler: Aksaray, Güzelyurt, Kilise Cami, Mimari,, Ahşap, Bezeme