Şeyh Hâmid-i Velî’ye (Somuncu Baba) Atfedilen Nutk-i Şerifler (Şiirler)

IX/XV. Asrın tanınmış sufilerinden olan Şeyh Hâmid-i Veli (Somuncu Baba) müellif sufilerdendir. Kendisine atfedilen Şerh-i Hadîsi Erbaîn, Zikir Risâlesi ve Silâhü’l-Mürîdîn adında üç eseri bulunmaktadır. (Ulu, 2021a; Ulu, 2021b, Ulu, 2021c; Ulu, 2022) Bunların dışında onun iki nutk-i şerifi (şiir) olduğu kaydedilmiştir.

Son dönemlerde Somuncu Baba ile ilgili yapılan ve onun şiirlerine yer veren çalışmaların hemen tamamında birbirinin aynı olmak kaydıyla “Biz ol uşşâk-ı erbâzüz” ve “Senden Dolu İki Cihan” başlıklarıyla ifade edilebilecek iki nutk-i şerif, Somuncu Baba’ya ait olarak gösterilmiştir. (Başer, 1995: 25; Arısoy, 1995: 33; Necdet, 1997: 170-172; Özköse, 2012: 211; Şimşek, 2020: 33, 34; Ulu, 2021c: 167-170) Öyle anlaşılıyor ki bu çalışmalar Ergun (1938) ve -aynı içerikteki- Kocatürk’ün (1968) Tekke Şiiri Antolojileri’ne dayandırılmıştır. Ancak Somuncu Baba’nın “Şerh-i Hadîsi Erbaîn” adlı eseri hariç diğer iki eserinde olduğu gibi (Ulu, 2021a; Ulu, 2021b) ne yazık ki kendisine atfedilen iki nutk-i şeriften (şiir) “Senden Dolu İki Cihan”a (Ergun, 1938: 180; Kocatürk, 1968: 84, 85; Necdet, 1997: 170) dair henüz farklı kaynak ve şahsa aidiyeti üzerinde bir tartışma yapılmamış olsa da “Biz ol uşşâk-ı erbâzüz” başlıklı şiirin (Ergun, 1938: 179, 180; Kocatürk, 1968: 85, 86; Arısoy, 1995: 33; Necdet, 1997: 171, 172) ona aidiyet problemi görünmektedir. Nitekim “Biz ol uşşak-ı erbazüz” mısraıyla başlayan nutk-i şerif farklı müelliflerin eserlerinde yer almaktadır. (Nutk-i şeriflerin içerik analiziyle ilgili bk: Ulu, 2021c: 167-170; Ulu, 2022: 417)

Muahhar kaynaklarda “Biz ol uşşâk-ı erbâzüz” mısraıyla başlayan şiir Somuncu Baba’ya atfedilirken mukaddem kaynaklarda “Şemsî” mahlasıyla şiir yazan Akşemseddîn’e, Şemseddin Sivâsî’ye ve Akbıyık Sultan’a atfedilmiştir. Akşemseddîn şiirlerinin yer aldığı Milli kütüphanede bulunan iki mecmuada bu nutk-i şerifin beş kıtasının Akşemseddîn ismiyle yer aldığı kaydedilmiştir. (Tatçı, 2022: 515) Mezkûr nutk-i şerifin yine aynı şekilde beş kıtası (beş beyit) sıra atlamadan Şemseddin Sivâsî Divanı’nda yer almaktadır. Toparlı (2015: 80) Bu şiir elimizdeki metinde ve Akşemseddîn’in eserinin çeviri metninde dörtlükler halinde verilirken Divan’dan düz yazıya çeviri metninde beyitler halinde verilmiştir. Somuncu Baba’ya ait olarak gösterilen şiirin başlarındaki beş kıtanın Şemseddin Sivâsî Divanı’nda yer alan beyit hali şu şekildedir:

Biz ol uşşâk-ı ser-bâzüz bize akl issi yâr olmaz
Mey-i aşk ile ser-mestiz bize hergiz humâr olmaz

Şarâb-ı aşkı çün içtik ferâgat mülküne geçtik
Yanıp aşkıyla tutuştuk bize tehdîd-i nâr olmaz

Diriyiz dâim ölmeziz çürüyüp toprak olmazız
Karanu yerde kalmazız bize leyl ü nehâr olmaz

Bizim gülşendeki güller açılır tâze solmazlar
Şitâ olmaz bu gülşende zemistânı bahâr olmaz

Erişti çünki Şemsî’nin vücûdu katresi bahre
Ne katre ayn bihâr oldu ana ka’r u kenâr olmaz

Yukarıdaki beyitlerin devamı Divan’da şu şekildedir:

Kıyamazsan baş u câna ırak dur girme meydâna
Bu menzilde nice cânlar baş oynar i’tibâr olmaz

Bu dünyâ balına banma hayâlâtına aldanma
Ebed bâkî kalam sanma fenâdır pâydâr olmaz (Toparlı, 2015: 80)

Akşemseddin’e atfedilen şiirler de yukarıdaki metinlerle benzerlik göstermekte, yalnızca kıta/beyit akışının yer itibarıyla farklı olduğu ve bazı kelimelerin farklı olduğu görülmektedir. (Tatçı, 2022: 517)

Somuncu Baba’nın şiiri olarak verilen mezkûr şiirin Akşemseddîn’e atfedilen formunda ve Şemseddîn Sivâsî Dîvân’ında yer almayan kısımları şu şekildedir:

Bizim illerde ay ü gün
Sebat üzre durur daim
Televvün erişip ona
Gehi bedr ü hilal olmaz
Bırak ey Hâmidâ varı
Görem dersen sen ol yarı
Göricek ol tecellayı
Ondan özge kemal olmaz (Ulu, 2021c: 168, 169)

Mezkûr şiirin Akşemseddîn’e atfedilen formunda olup da Şemseddîn Sivâsî Dîvânı’nda yer almayan kısımları ise şu şekildedir:

Biz bunda varımız verdik
Kamu maksuda biz erdik
Mevlâ’nın cemâlin gördük
Bize andan şümâr olmaz (Tatçı, 2022: 517)

Ko bu nâmûs ile nengi
Müdâm et nefs ile cengi
Durma vur başına sengi
Buna nâmûs’u ‘âr olmaz (Tatçı, 2022: 518)

“Biz ol uşşâk-ı erbâzüz” mısraıyla başlayan şiirin atfedildiği isimler kronolojik olarak Somuncu Baba (ö. 815/1412), Akbıyık Sultan (ö. 860/1456), Akşemseddin (ö. 863/1459) ve Şemseddin Sivasî (ö. 1006/1597) şeklinde olmakla ilk şahıs olan Somuncu Baba’ya ait olması düşünülebilir. Ancak şiirin yer aldığı eserlerden ilk intinsah edileni Şemseddin Sivasî’ye aittir. Ayrıca şiirin Şemseddin Sivâsî’nin dil ve üslubuna uygun olduğu belirtilmiştir. (Tatçı, 2022: 516) Şiirin istinsah tarihi, Sivâsî’nin üslubuna uygun oluşu, Halvetî çevrelerde oldukça yaygın ve seviliyor olması ve nihayet Şemseddîn Sivâsî’nin Halvetiyye’nin önemli temsilcilerinden biri olması şiirin Şemseddîn Sivâsî’ye ait olabileceğini diğer müelliflere nazaran daha muhtemel kılmaktadır.

Öte yandan, şiirin Somuncu Baba’ya atfedilen formunda bazı dörtlüklerin Sivâsi Divanı’nda ve Akşemseddin’e atfedilen yazmada yer almıyor olması ve son dörtlükteki “Bırak ey Hâmidâ vâr’ı” mısraındaki “Hâmidâ” ifadesi ile bir diğer şiir olan ve “Senden Dolu İki Cihan” mısraıyla başlayan şiirin son kıtasındaki “Hamidi’nin gözü yaşı” cümleleri dikkate alınması gereken hususlar olarak görünmektedir. (Hâmid ve Hâmidâ ifadelerinin değerlendirmesi için bk.: Kemal Ümmî (yz), 41:100; Ulu, 2022: 405) Bu durumda şiirin farklı müelliflerin teliflerinin farklı zamanlarda birleştirildiği ve eldeki formuna ulaştığı, bu nedenle kendisine atfedilen şahsiyetlerin birden fazlasına ait olabileceği düşünülebilir.

Aynı şiirin farklı isimlere atfedilmiş olması Somuncu Baba’ya atfedilen şiirlerin ona ait olmayabileceği hususunu ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla “Biz ol uşşâk-ı erbâzüz” mısraıyla başlayan şiirde görülen tartışma “Senden Dolu İki Cihan” mısraıyla verilen şiirin de aidiyeti noktasında kuşkuyla bakılmasını gerekli kılmaktadır.

Şiirlerin İçeriği

Somuncu Baba şiirlerinde tasavvuf anlayışının temeline Kur’an ve sünnete dayalı aşkı koymuştur. “Biz ol uşşâk-ı serbâzüz/ (Biz aşık yiğitleriz.)” derken aşkın, bu yolun aşk ve buna dayalı bir yiğitlik yolu olduğunun vurgusuyla başlamıştır. “Diriyiz dâim ölmeyiz.” diyerek de ölümsüzlüğü bu aşkın bir neticesi olarak görmüştür. O aynı zamanda şiirlerinde dünya ve dünya nimetlerine bakışını da serdeder. “Bırak ey Hâmidâ var’ı/ Görsem dersen ol yârı/ Göricek ol tecellâyı/ Ondan özge kemâl olmaz.” dizeleriyle aynı kıtada pek çok mesajı aktarır. İlk mısrada dünya malından, mülkünden, şanından, şöhretinden, makamından ve dahi kazanımlarından vazgeç diyerek etkili bir giriş yapar. Gerçek yâri (Allah’ı) görmenin mâsivâdan yüz çevirmiş ve gözlerindeki dünya perdesini sıyıranların ancak görebileceği tecellileri farketmekle mümkün olduğunu hatırlatmıştır. İnsanın gerçek manada hak aşığı olmasını ve kemâl denilen olgunluk mertebelerine ulaşmayı da hakkın tecellilerini görebilme başarısına bağlamıştır.

Kanaat kavramını Somuncu Baba’ya atfedilen şiirde görmek mümkündür. Bu şiirinde kanaate vurgu yapan Somuncu Baba, kanaatsiz olmanın hali perişan edeceğini belirtmiştir: “Dilde kanaat olmaya Züht ile taat olmaya Senden hidâyet olmaya Ya Rab n’ola halüm benüm (Ulu, 2022: 407)

Ünlü sûfî Sühreverdî, fakrın rıza ile birlikte olduğu takdirde zenginlikten üstün olduğunu belirtmiştir. Ayrıca o, bir şeye sahip olmanın üstün görülmediğini eğer öyle olsaydı vermek suretiyle o şeyden kurtulmanın faziletinden bahsedilemeyeceğini söylemiştir. Bu yönüyle bakıldığında Somuncu Baba’nın hayatına aksettirdiği fakirlik anlayışının sûfîlerin fakra yüklediği anlam doğrultusunda olduğu söylenebilir. Nitekim o, yukarıda da zikredilen şiirinde bu hususa dikkat çeker: “Bırak ey Hâmidâ varı Görem dersen sen ol yarı Göricek ol tecellâyı Ondan özge kemal olmaz.” (Ulu, 2022: 409)

Mutasavvıflar, akılla Allah’a varılamayacağını, O’na varmanın ancak aşkla olacağını savunmuşlardır. Buna örnek olarak miraç bahsini getirirler. Buna göre Miraç hadisesinde Cebrâil (a.s) aklı temsil ederken refref, aşkı temsil etmektedir. Cebrâil (a.s) bir noktaya kadar götürdüğü Peygamberimizi daha ileri götürmesi için refrefe teslim etmiştir. Buradan hareketle sûfîler, aklın bir yere kadar varabileceğini, orada sonrasına aşk ile gidilebileceğini ifade etmişlerdir. Sûfîlerin bazıları bütün âlemin aşk esasına göre kurulduğunu ve çalıştığını söylemişlerdir.145 Somuncu Baba’nın bir şiirinde “Biz ol uşşâk-ı serbâzüz”, “Mey-i aşk ile sermestiz”, “Şarâb-ı aşkın çün içtik” ve diğer bazı cümlelerinde aşktan bahsedilmektedir. Ayrıca dikkat çekici bir şekilde onun da yukarıda düşünceleri verilen mutasavvıflar gibi Allah’a akılla değil aşkla varılacağına işaret eden sözleri bulunmaktadır. “Biz ol uşşâk-ı serbâzüz / Akıl, rüşd bize yâr olmaz / Mey-i aşk ile sermestiz /Bize hergiz humâr olmaz.” diyerek adeta Allah’a aşkla ulaşılabileceğini ilan etmiştir. (Ulu, 2022: 417)

Nutk-i Şerif’ler:

Biz Ol Uşşâk-ı Serbazüz
Biz ol uşşâk-ı serbazüz
Akıl rüşd bize yar olmaz
Mey-i aşk ile sermestiz
Bize hergiz humar olmaz
Diriyiz daim, ölmeyiz
Karanularda kalmayız
Çürüyüp toprak olmayız
Bize leyl ü nehâr olmaz
Bizim illerde ay ü gün
Sebat üzre durur daim
Televvün erişip ona
Gehi bedr ü hilal olmaz
Bizim gülşendeki güller
Dururlar taze solmazlar
Hazan olup dökülmezler
Zemistan ü bahar olmaz
Şarab-ı aşkı çün içtik
Feragat mülküne göçtük
Yanıp aşkınla tutuştuk
Bize tahrik ü tar olmaz
Ereliden şems nuruna
Vücudum zerreden katre
Ne katre ayn-i bahar oldu
Ona kar’ü kenar olmaz
Bırak ey Hâmidâ varı
Görem dersen sen ol yarı
Göricek ol tecellayı
Ondan özge kemal olmaz (Ulu, 2021c: 168, 169)

Senden Dolu İki Cihan
Senden dolu iki cihan
Oldum zuhurundan nihan
Ger bulayım seni ayan
Ya Rab n’ola halüm benüm
Dilde kanaat olmaya
Züht ile taat olmaya
Senden hidayet olmaya
Ya Rab n’ola halüm benüm
Şol gün ki mizan kurula
Hak kapusunda durula
Halayık oda sürüle
Ya Rab n’ola halüm benüm
Ağlarım işte zar ile
Kaldum diriğ ağyar ile
Bilişmedim sen yar ile
Ya Rab n’ola halüm benüm
Hamidi’nin gözü yaşı
Doldurur dağ ile taşı
Bilmem n’idem garip başı
Ya Rab n’ola halüm benüm. (Ulu, 2021c: 169, 170)

Kaynakça

  • Arısoy, M. Sunullah (1995). Türk Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Bilgi Yayınları.
  • Başer, Şahin (1995). Ebu Hamîd Şeyh Hâmid-i Velî Somuncu Baba, İstanbul: Prestij Matbaacılık.
  • Ergun, Sadettin Nüzhet (1938). Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul: Devlet Basımevi.
  • Kemal Ümmî, Dîvan, İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi. Ali Emiri, 41.
  • Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi Türk Edebiyatında Dinî ve Tasavvufî Şiirler, 2. Baskı, Ankara: Edebiyat Yayınevi.
  • Necdet, Ahmet (1997). Tekke Şiiri Dinî ve Tasavvufî Şiirler Antolojisi, İstanbul: İnkılap Kitabevi.
  • Özköse, Kadir (2012) “Somuncu Baba’nın Hacı Bayrâm-ı Velî Üzerine Tesirleri”. Somuncu Baba ve Kültür Çevresi Uluslararası Sempozyum Bildiri Kitabı. ed. Ali Çavuşoğlu, Aksaray: Aksaray Belediyesi Yayınları.
  • Şimşek, Selami (2020). Somuncu Baba Hazretlerinin Evrâdı ve Evrâd-ı Safeviyye, İstanbul: Buhara Yayınları.
  • Tatçı, Mustafa (2022). Akşemseddîn ve İlâhîleri, İstanbul: H Yayınları.
  • Toparlı, Recep (2015), Şemseddîn Sivasî Dîvanı, Sivas: Sivas Belediyesi Yayınları.
  • Ulu, Mahmut (2021a). “Şeyh Hâmid-i Velî ve Silâhü’l-Mürîdîn Adlı Eseri”. Millî Kültür Araştırmaları Dergisi 5/1, 135-146.
  • Ulu, Mahmut (2021b). “Şeyh Hâmid-i Velî (Somuncu Baba) ve Ona Atfedilen “Zikir Risâlesi” Adlı Eser”. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi 11/Hacı Bektaş Veli Özel Sayısı, 58-74.
  • Ulu, Mahmut (2021c).  Tarih Tabakat Arşiv Belgeleri ve Yazmalar Ekseninde Somuncu Baba (Şeyh Hâmid-i Veli) Hayatı Eserleri Görüşleri, Ankara: Berikan Yayınları.
  • Ulu, Mahmut (2022). “Şeyh Hâmid-i Velî’ye (Somuncu Baba) Atfedilen ve Ondan Bahseden Eserlerdeki Tasavvufî Kavramlar”. Eskiyeni / 46 (Mart): 395-426.

Madde Yazım Bilgileri
Yazar:
Dr. Öğr. Üyesi Mahmut ULU
Anahtar Kelimeler: Şeyh Hâmid-i Velî, Somuncu Baba, Nutk-i Şerifler, Şiirler.